Osmanlının ünlü paşalarından
birisiydi Marko Paşa. Dert dinler sorunları çözerdi. Yurt genelinde olduğu gibi
yaşadığımız kentimize de böyle bir paşa lazım gibi. Gibisi biraz ucuz kalır.
Güzelim Trabzon kentimiz hakkında çok yazdım ve diğer meslektaşlarım tarafından
da defalarca yazıldı çizildi. Bir kere yazımın sonunda yazacaklarımı hemen
yazmak istiyorum. Kime giderse gitsin! “Dünyada başkentlik yapan ve
imparatorluklar yaşatan Trabzon’ u yönetemiyorsanız hemen ayrılın.”
Bu kanıya nereden vardım? Şehir
insan sağlığına artık zarar veriyor. Geçmiş yıllarda yeşili ve temiz havasıyla
herkesin görmek istediği kent, bugün kentten kaçmak için ara yolları bile
bulamaz oldu. Yaşama yeşil alan bırakmak yerine beton yığınları ile aya çıkmak
için merdiven yapma yarışına girdi. Çocuklarımıza yeşil alan bırakmadan yöreye
kıydık.
Yine geçmişte ifade ettiğimiz
gibi, trafik sorunu bizleri kanserden beter ediyor. Taşıtların park sorunu ve
yollardaki ceplerin olmaması yaya ve taşıtların güvenli çalışmalarını tehlikeye
atıyor. Şehir oğul atacak yaban arısı peteğine döndü. Yetkililer oturdukları
yerden vaaz ediyorlar. Yıkılan binaların enkazı sanki hava saldırısına uğramış
gibi çirkin görüntü veriyor.
Allah aşkına indirin şu şehri
yerin altına. Yerin altına indirin derken kenti defnetmeyin! Şehir içinde geniş
yeşil alanlar yaratın. Hayali projeler değil reel projelerle şehrimize hayat
verin. Senelerce Kanuni Bulvarından söz edildi ama daha izine rastlanmadı.
Metro çalışmaları varsa hemen tamamlanmalı. Tabii bizler görebilirsek.
Şehir içi ulaşım uygarlık
örneğiyle çözülmeli. Askeriye, okullar, belediyeler, özel ve resmi kurumlar ve
orman fakültesi ile birlikte TRABZON yeşile bürünmeli!
Beceremiyorsanız lütfen bırakın
gidin! Sizlere Allah’ın ismiyle yalvardım. Ama olmadı neden? Demek ki, bir
Marko Paşamız yok. Dert dinleyen sorun çözen bir yöneticimiz yok. Ama şehrin
göbeğinde betonlaşmaya izin var.