Yılların güllenmiş kininin yüzünü gördük. Suudilerin ATATÜRK
rahatsızlığını, ülkemizin güzide takımlarının oynayacağı süper kupa maçında
yaşadık. Ancak, Atatürk’ün ne kadar büyük oluşunu ve ölümsüzlüğünü tüm dünyaya
gösterdik. Devletine ve gazi olan şehit babasına asılsız suçlamalarda
bulunulmadı mı? Hep birlikte okuyalım.
Salona eli bağlı üç kişi getirildi, sanık sırasına oturtuldular. Mahkeme başkanı Saruhan Mebusu Mustafa Necati, sanıklardan en yaşlısı olan ihtiyar köylüye sordu.
Baba adın ne?
Dinleyicilerde bir ferahlama görüldü.
İhtiyar ayağa kalktı.
Hüsnü
Baba adın
Ramazan. Nerelisin? İnebolu Çatal bucağından.
Baba sen askerden kaçan oğlunu evinde saklamış, bir asker
kaçağına yataklık etmişsin!
Tövbe de Reis Bey!
Ben tövbe dedim sen ne dersin?
İhtiyar köylü başkanın üstelemesinden sıkılmıştı. Elini
koynuna sokup yıpranmış, buruşuk iki tomar Kağıt çıkardı ve kürsüye doğru
salladı.
Reis Bey, Reis Bey!..
Şu kafa kağıtlarının içini okusan bana dediğinden
utanırsın!..
Bu kağıtlar Balkan Harbinde ve Çanakkale’de şehit düşen
oğullarımın nüfus kağıtlarıdır. İki aslanımı millet için şehit veren baba,
üçüncü oğlunu bu ölüm dirim savaşında bir kahbe gibi gizlemez Reis Bey!
Salonda çıt yoktu. Mahkeme üyeleri birbirinin yüzüne
baktılar. Şaşkındılar. İhtiyar birden yamalı mintanını yırttı. Çıplak, ak kıllı
göğsü dışarı fırladı.
Hele gel Reis Bey, yakın gel de şu kalbura dönmüş göğsüme
bak!
Bu gördüğün yaraları Makedonya’da Bulgar çeteleri ile
döğüşürken aldım. Sekiz yıl askerliğim var benim. Kurşun yarasına yara demem.
Şehit aslanlarımın yarasıdır bağrımı delen.
Benim oğlum askerden kaçsa bile ben saklamam. Bunu böyle
bil!
Mustafa Necati Bey, peki baba oğlunu en son ne zaman gördün?
Kastamonu askerlik şubesinin önünde Ankara’ya selametlerken.
Sonra hiç haber almadın mı?
Bir ay önce muhtar bana bir mektup verdi. Herkese söylemiş.
Okumam yazmam olmadığı için bir şeyler vardır diye utandım. İşte mektup alın
okuyun! Neredeyse yakalayın ipini de bana çektirin! Mahkeme başkanı kâğıtı açtı ağlayarak kürsüden inerek boğuk sesle
ihtiyarın önüne gelerek, baba bizi bağışla küçük oğlun da İnönü’de şehit
düşmüş. Sana gelen mektup askerlik şubesinin şehitlik ilmühaberiymiş. İhtiyar
elini öpmek isteyen Mustafa Necati Beyi durdurdu. VATAN SAĞOLSUN SİZ ASLANLARIN
SAĞ OLUN!
İhtiyar sessizce ağlamaya başladı. Ey ATATÜRK ve Cumhuriyet
düşmanları.! İşte bu vatan böyle kazanıldı. Cumhuriyet böyle kuruldu.
Suudilerin değil, dünyanın bile ismini silmeye gücü yetmez.
Bunu hep beraber gördük..