Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, “Ne mutlu Türk’üm diyene”
sözü dünya döndükçe geçerliliğini koruyacaktır. Bakın Hüseyin Nihal Atsız’ın
Türk ırkı yada Türk olma adına dile getirdiği ifadeleri hatırlamakta her zaman
fayda vardır.
Atsız, “Türk ırkçılığını Alman Nazizm'i ve İtalyan Faşizm'i
ile karıştırmayın. Türk ırkçılığı devletin önemli mevkilerine sadece Türk soylu
olanları getirmek. Örneğin; Askeriye, Başbakanlık. Türk soyundan olan kişilerle
evlenmek, Türk ırkının üstünlüğüne inanmak, Türkler arasında din, mezhep, boy
ayrımı yapmamak ve ülkede Türk töresini hakim kılmaktır.
Türk Irkçılığı kendinden olmayanı katletmek demek değildir.
Türk Irkçılığı Türk'ün Türkten başka dostu olmadığını bilir ve Türk olmayan
herkesin Türk'e karşı düşmanca tutumlarda bulunacağını aklından çıkarmaz.
Türk Irkçılığı kimsenin dinine karışmaz. İsteyen dinine
istediği gibi inanır. Din vicdan özgürlüğüdür. Kişi ile yaratıcı arasındadır.''
Atatürk'ün "Türk milleti, başına geçireceği insanların
kanındaki cevher-i asliye dikkat etmelidir" sözü açık anlamı ile
"Türk ırkından olmayanları başına geçirme" demektir. Bu söz mücerret
bir övünme veya şatafat değil, acı denemelerden doğmuş bir gerçek, yabancı
soyluların getirdiği felâketlerden alınmış bir derstir. Bunu Atatürkçü geçinip
de Türkçülük düşmanlığı yapanları uyarmak için hatırlatıyorum.
Ben, yabancı kaynaklı hiçbir fikri benimsemeğe tenezzül
etmeyecek kadar millî şuur ve gurura malik bir Türk'üm. Siyasi, içtimai
mezhebim Türkçülük'dür” diye güzel bir anlatımda bulunmuş. Ve ardından 1966
yılında Ötüken Dergisi’nde kaleme aldığı yazısında ‘Türk ırkçısı değil misin?’
diye sorarak, “Irkçı değil misin.? Irkçılığa düşman mısın.? Öyleyse sen günün
birinde Atenagoras'ın (1948 ile 1972 yılları arasında İstanbul Ortodoks
Patrikhanesinin, 268. Ekümenik Patriği olarak görev yapmıştır) Türkiye Cumhurbaşkanı
görmekte sakınca bulmazsın. Belki de Batı Hristiyan dünyasının sevgisini
kazanırız diye düşünürsün.
Sen Yahudi bir sarrafın maliye bakanı olmasına da ses
çıkarmazsın. Kendi kesesini doldurmasına ve İsrail'e transferler yapmasına
rağmen bütçeyi kabartacağı için sevinç bile duyarsın. Hatta Kürt devleti kurmak
için bunca Türk'ün kanına giren şeyh Sait'in torunlarından birinin başbakan
veya devlet bakanı olmasına da ses çıkarmazsın” değerlendirmesi yapmış. Bu
ifadelerin nasıl bir anlam içerdiğini günümüzdeki gelişmelerle doğrultusunda
bir kez daha değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.
***
BİR TOPLUMUN ÇÖKÜŞ ALAMETLERİ
Arkanıza yaslanın ve
lütfen okuyun; Dayanışmanın yok olması, üretimin zayıflaması, tüketim
çılgınlığı, vergilerin artması, liyakatin dikkate alınmaması, adaletsizliğin
yaygınlaşması, umutların kırılması, göçün hızlanması, iblisane bir gurur ve
kibir, gösteriş riyakarlık ve yalakalık alametleri bir toplumun çöküşünü
göstermekte. En kötüsü de her şey normalmiş gibi bütün bunları görmezden gelen
ve kabullenen toplumun olması bu çöküşünün alametleridir. Meşhur tarihçi,
sosyolog, filozof, siyaset ve devlet adamı İbn Haldun böyle sıralamış. Okuyup
düşündünüz mü. Bir ip ucu vereyim fazla geriye gitmeyin günümüzde yaşananlara
bakın ve değerlendirin
***
EĞİTİM EVDE BAŞLAR
Hepimizin şikayetçi olduğu konuları sıralasak herkes aynı
başlıkları yazar. Bakın Portekiz’de velilerin sorumsuz olmasından yakınan okul
müdürü okulun duvarına şu yazıyı asmış; Sevgili veliler, Hatırlatmak isteriz
ki, ‘Merhaba’, “Lütfen”, “Rica ederim”, “Özür dilerim”, “Teşekkür ederim” gibi
ifadeler önce evde öğretilir.
Yine dürüstlük, arkadaşa, yaşlılara ve öğretmenlere saygıda
ilk evde öğretilir. Temiz olmak, ağzında yiyecek varken konuşmamak ve düzenli
olmak da önce evde öğretilir.
Sorumluluklarını bilmek, eşyalarına ve değerlerine sahip
çıkmak ve başkalarının eşyalarına el sürmemek yine evde öğretilir. Bizler
okulda yabancı dil, matematik, tarih, coğrafya, fizik, kimya ve biyoloji gibi
şeyler öğretiriz. Unutmayın eğitim evde başlar. Bu sözler üzerine her veli
kendi yorumunu yapar artık.
***
DERS GİBİ SÖZLER
“Siz hiç sarrafın bağırdığını duydunuz mu? Kıymetli malı
olan bağırmaz.”
“Eskici bağırır, antikacı bağırmaz.”
“Popçu bağırır, klasik müzikçi bağırmaz.”
“Simitçi bağırır,
sarraf bağırmaz.”
***
“İnsanı hayatta ne çarpar? İnsanı, İnsanın kahpesi, alkolün
sahtesi çarpar.”
“Kedi nankör, tilki kurnaz, yılan sinsidir, insan hepsidir.”
“Rakıya; ne yaparsınız demişler, delikanlıyı susturur,
soytarıyı coştururum demiş.”
***
“Düşmezse düşmesin, yakamızdan ölüm. Bizim üstümüze, güneş
doğacak gülüm.
Gülüşüne bir kurşun sıksa da ölüm, Unutma ki umuda kurşun
işlemez gülüm.”
GÜNÜN SÖZÜ:
Türküm diyemeyenlerin yeni jargonu Osmanlı torunuyum.
Osmanlı bir ailedir. Türk ise bir ırktır. Irkını inkar eden ise soysuzdur.
(İlber Ortaylı)