Charles Plumb, hayatının en sıradan günlerinden birinde,
eşiyle bir restoranda yemek yiyordu. Son derece sıradan bir Amerikalıydı. İşi
gereği çok fazla stres yaşamış, ciddi yüklere maruz kalmış ve yaşlanmaya başlamış
bir adam için hala sağlıklı ve fit görünüyordu. Ani bir sesle irkildi: “Plumb,
Charles Plumb’sın sen! Vietnam’da jet pilotuydun. Uçağını düşürdüler, sen
paraşütle atlayıp kurtuldun ama esir düştün. Vay be Plumb, 6 sene esir kaldın
değil mi? İşte buradasın! Senin için o kadar dua ettim ki! Sana sarılabilir
miyim?”
***
Plumb şok olmuştu. Adamın anlattığı her şey doğruydu ama çok
yakınları hariç hiç kimsenin bilmediği ve seneler önce olmuş bir olayı nasıl
bilebilirdi ki? Dahası, artık yaşlanmıştı. Bu adam bu halini bile nereden
tanıyordu? Daha fazla dayanamadı: “Evet, doğru. Ama bunları nasıl
bilebiliyorsun?” Adam gülümsedi. “Gemide her pilottan sorumlu bir denizci
vardı. Ben senden sorumluydum. Her uçuştan önce paraşütünü açar, kontrol eder,
katlar ve çantasına yerleştirirdim. Başına gelenleri öğrendiğimde yaşadığım
üzüntü ile paraşütünün açıldığını duyunca yaşadığım mutluluk arasında inanılmaz
gelgitler yaşadım. Ama şimdi buradasın, çok iyisin ve sana sarılmak istiyorum!”
Plumb, hayatı boyunca kaç kez o adamla yan yana gelmiş, gemide karşılaşmış
olabileceğini düşündü. O koskoca bir jet pilotu, adam ise beyaz üniformalı
yüzlerce sıradan denizciden biriydi. Ona bir kez bile günaydın dememiş,
teşekkür etmemiş, elini sıkmamıştı. Oysa ortada savaş kalmadığında, her ikisi
de restoranda oturan sıradan iki adamdı. Üstelik o adam, bugün yaşıyor
olmasının temel sebebiydi. Ona sarıldı, gözleri doldu.
***
Dün gece sipariş verdiğim şeyler bana söylendiği gibi on
dokuz dakikada değil, yüz yirmi dakikada geldi. Kurye oldukça mahcup biçimde
özür dilerken yağmurdan dolayı trafik olduğunu ve motosikleti yavaş kullanmak
zorunda olduğunu anlatıyordu. İstemsizce aklıma Plumb’ın hikayesi geldi.
Hayatın günlük rutini içinde kendi savaşının kahramanı olan ne kadar çok insanı
görmezden geldiğimizi düşündüm. “Boş ver kardeşim. Yağmur yağacağını bilsem
seni yormazdım bile. Dikkat et kendine, çok teşekkür ederim” dedim.
Hayatımızda ne kadar çok gizli kahraman var, değil mi? Bir
düşünün bakalım, sizin paraşütü kimler katlıyor?