Sence başarı nedir?” diye başladı konuşmaya. Oldukça
yukarıdan, üst perdeden... “Bence ne olursa olsun hedefe ulaşmaktır. Ben bu
projeyi çok istiyordum. Senden de çok istiyordum. O yüzden de iş benim
oldu.”
Aslında çok yakın sayılmazdık. Sadece tanışıklığımız vardı.
Aynı alanla ilgili hazırlık yaptığımızın farkında dahi değildim. Havaalanlarının
en iyi ve en kötü tarafı aynı şeydir: Sizi uzun zamandır görmediğiniz
insanlarla buluştururlar. İyi ya da kötü oluşunu o insanın sizin için ne ifade
ettiği belirler. Bu seferki benim için talihsizlik olmuştu. Bir sürü işim vardı
ve muhabbeti çok da çekilir olmayan birinden bana karşı kazandığı zaferin
hikayesini dinliyordum. Bunu “sence başarı nedir?” sorusu ile yaparak
başarısızlık gömleğini bana peşinen giydiren birine karşı olabildiğince nazik
olmaya çalışmak çok keyifli bir şey de değildi. Yine de kendimi zorlayarak
gülümsemeye çalışıyordum. “Kartalları bilir misin?” diye devam etti. “Zirvede,
en yukarıda olmazlarsa huzursuz olurlar. Başarı böyle bir şeydir. Sürekli daha
iyisi için zorlaman gerekir.” Aslında, eğer haklıysa, hata bendeydi. Çünkü
zorlamamıştım. Çok iyi bir fikri oldukça iyi anlatmıştım. Karşımda,
yönettikleri yapıyı düşününce çok zeki ve vizyoner olduklarına emin olduğum bir
düşünce beklerken ciddi bir hayal kırıklığı yaşamıştım ve hevesim kaçmıştı.
Belki de anlaşmanın olacağı son toplantı teklifini bu yüzden geri çevirmiştim.
Enerji tutmayınca işin olması yetmezdi. Çok yorulabilir, severek yaptığınız bir
işten eziyete dönüşen bir sürece evrilebilirdiniz. Nitekim sonrasında gelen
haberler o işin o “başarılı” kişi için oldukça yorucu olduğu yönünde oldu. Aynı
süreçte ben de mesleki anlamda keyif veren birçok başka işe imza attım. Hayat
böyle bir şeydi, bir şeyler gider, bir şeyler gelirdi.
Aylar sonra bir aynı meslektaşımla tesadüfen bir araya
geldik. “Nasılsın kartal?” diye takıldım. Aynı işten bahsederek çok
yorulduğunu, çok tatsız bir iş olduğunu, işine çok karışıldığını ve maliyetin
çok aşağılara çekildiğini söyledi. “Yine de kartallar yüksek uçar” diyerek
bitirdi. Bu kez ben ona “Sen pumaları bilir misin?” diye cevap verdim. “Puma
avının peşinden koşarken sadece onu yemeyi düşünmez. Onu kovalamak için
harcayacağı enerjiyi onu yediğinde kazanamayacaksa kovalamaktan vazgeçer.”
Bazen isteyerek bir şeyden vazgeçmemiz olması gereken şeydir. Vazgeçtiğimiz
şeylerin hep böyle olması dileğiyle...