SON DAKİKA
SON DAKİKA


Kılık kıyafet
24.10.2022

Duygu ve düşünce kaynaklarımızı besleyen temel öğeler geçmişimizdir. İnsan kaynaklarının başında,  kendimizi tanımamız gelmektedir. Toplum gerçekleri ile birlikte yaşamayı öğreten, yarınlara çıkış yollarını gösteren toplumsal yaşantımızdır. Bu bilinçte olmak hem bireysel güvenimizi artırır hem de toplumsal kalkınmamızı sağlar. Her ulus, geçmişiyle birlikte geleceğe, kendi yaşama biçimini de taşır. Bunların biri de giyim- kuşamdır. Orta Asya’dan beri getirdiğimiz kendi giysi biçimimiz vardır. Bu giysilerimizi zamanımızda da düğünlerde, eğlencelerde, bayramlarda, yarışmalarda giyerek sergileriz. Çünkü bu giysiler, bizi tarihin derinliklerine taşır. Ancak şunu unutmayalım ki giysiler de canlı varlıklar gibidirler. Özü değiştirilmeden zamanla değişime uğrarlar.

Çocukluğumda köyümde, mahallemde, kasabamda giyilen giysilerden zamanımıza olduğu gibi taşınanı yoktur. Çünkü ceketler, pantolonlar, hatta gömlekler değişmiş. Bu değişimi doğal karşılayanlar, çağa ayak uyduranlardır. Bizim zamanımızda her ortaokul, lise öğrencisi, okula kasketle gitmek zorundaydı. Saç uzunluğu üç santimi geçemezdi. Zaman, bu giysileri bitirdi ve yerine yenilerini getirdi.Demek ki insanların hatta toplumların giysileri ile uğraşmak ve yasalarla şekillendirmek doğru değildir. Bırakalım da insanlar, toplum kurallarına ve geleneklerine uygun biçimde, istedikleri gibi giysinler. İstedikleri gibi gezsinler. Giysilere, dini baskı kurmak veya aksini zorlamak toplumsal yanlışlıktır. Benim çocukluğumda ve gençliğimde; köyümdeki, kasabamdaki kadınlar başlarına tülbent örterlerdi. Bu gelenek, bir dini kural değil, toplumsal kuraldı. Bu örtünme biçiminin altında dini yaklaşım da aranmazdı.

Devlet veya kendilerine görev edinmiş bazı kuruluşlar, kadınlarımızı, kendi emellerine ve çıkarlarına uygun kullanamazlar ve kullanmamalıdırlar da. Kadınlarımız da bu siyasal kişilere, dinimizi istismar eden bireylere, izin vermemelidirler. Çünkü ülkemizde insan olarak, aydın olarak erkek egemenliği değil de ortak yaşam egemen olmalıdır.

Ancak ben, okullarda veya resmi özellik taşıyan kuruluşlarda giysi hoşgörüsünü uygun bulmuyorum. Örneğin öğretmen, topluma örnek kişidir. MEB’inin çıkaracağı giysi yönetmeliği doğrultusunda giysilerle okullarına gitmelidirler. Erkeklerde, takım elbise, ütülü gömlek, kravat ve boyalı ayakkabılar zorunlu olmalıdır. Bunun yanında günlük tıraşını olmadırlar. Bayan öğretmenlerimiz, bakımlı olmalı, mutlaka önlük giymelidirler. Elbette ki günlük görevi biten öğretmenlerimiz de, sokakta eğlence yerlerinde istediği gibi gezebilmelidirler. Bunun yanında sokakta; dolmuşta, eğlence yerlerinde giydikleri gelişigüzel giysilerle okula ve derse girmeleri doğru değildir ve olmamalıdır da.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde insan yaşam biçimi güvence altına alınmıştır. İfade özgürlüğünde olduğu gibi kişinin yaşam biçimi de yine güvence altındadır. Bu nedenle hükümetlerin kişilerin giyinme özgürlüğünü güvence altına almak için Anayasal değişikliğe gidilmesine gerek yoktur. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi kimse, kimsenin giysisine karışmamalıdır. İnsanlarımız da siyasilerin oyuncağı olmamalıdır. Siyasi tercihlerini giydikleri giysiler üzerinden değil de yönetim biçimine, gelir dağılımına ve özgür yaşama olanaklarına göre yapmalıdırlar. İşte o zaman siyasi iktidarlar kişilerin özel yaşamlarından uzaklaşır ve toplumun refahı ile ilgilenirler.

Ne dersiniz?                    

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap