Yıllardır okullarımızın risk altında olduğu seslendiriliyor.
Kulaklar sağır, gözler kör, yürekler vurdumduymazdı galiba. Okullarımızı
güvenilir eğitim kurumları haline getirmek için mutlaka bir büyük felaketi mi
bekleyeceğiz veya yaşayacağız?
Son
deprem felaketi gösterdi ki başımızı kuma sokmakla işler düzelmiyormuş. Deprem
bölgemizde yüzlerce okulumuz yıkıldı. Birçoğu da kullanılamaz durumdalar. Doğa
bize ülkenizi ve insanınızı doğal afetlerden koruyun diye uyarıda bulundu.
Demek ki günü kurtarmakla devlet yönetilmiyormuş, denetimsiz binalara ruhsat
vermekle de ülke düzlüğe çıkamıyormuş. Umarım yetkili birimler, gerçeği görür
ve insanlarımızın yaşamlarını güvenceye alırlar.
Ben, bu yazımda okullarımızın durumunu
irdelemek istedim. Ne demek Allah aşkına, 191 okul fay hattı üzerindedir? Bu
okulların yapımına izin veren kuruluşlar yargı önüne çıkarılmayacak mı? Umarım
ki devlet bu okulların yapımında parmağı olan insanları cezalandırır. Aksi
halde yapanın yanına kâr kalıyor.
4 bin
159 okul, yüksek deprem riski altında olduğu yetkililerce bildirildi. Bu
okullarda öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin hayatları tehlikededir. Bu
konuda Jeoloji Mühendisleri Odası’nın uyarılarının devletçe ciddiye alınmasını
bekliyoruz.
6 -7
Şubat depreminde 95 okul yıkıldı ya da ağır hasar gördü. Depremin gece olması
çok büyük öğrenci ve öğretmen kaybını önledi. Yoksa binlerce yavrumuz ve
öğretmenimiz enkaz altında ölecekti. Ne yazık ki bu okullarda okuyan
öğrencilerimiz ve görev yapan öğretmenlerimiz evsiz kaldıkları gibi okulsuz da
kaldıkları gerçeği içimizi yaralıyor.
Duyduğumuz
kadarıyla yalnız İstanbul’da depreme dayanıksız 93 okul hemen boşaltılmış. Bu
konuda duyarlı olan kişilere teşekkür ediyorum. Çünkü deprem riski olan
alanlarda araştırma inceleme yapılması devletin birinci sorunu olmalıdır.
Devlet
binaları, büyük kurum ve kuruluş tesisleri, tarım alanları üzerindedir. Bu
yaklaşım, depreme davetiye çıkarttığı gibi ekonomik yönden de büyük kayıplar
oluşturmaktadır. İşin kolayına kaçılmış ve getirim özelliği olan yerlere devlet
binaları veya okullar yapılmıştır.
Sanıyorum ki deprem bölgesindeki okullar, 27 Mart’ta eğitim,
öğretime açılacak. Sağlam kalan okullarda öğrenciler okullarına gidecek diğer
öğrenciler ise çadır okullarda veya konteynırlarda eğitimlerini
tamamlayacaklar. Ancak okulları açtık demek yeterli değildir. Gerçekten okul
alanları eğitim öğretime yeterli midir? Tuvalet, su, ısınma, barınma ve boş
zamanlarını değerlendirme açısından gereksinimlere yanıt verecek düzeyde midir?
Öğretmenlerin
kalacakları yerler ve ulaşım gereksinimlerini nasıl karşılanacağı hakkında
gerekli güvence sağlanmış mıdır? Çünkü temel hedef, ders müfredatından çok,
öğrencilerle öğretmenleri buluşturmak olmalıdır. Çünkü bu büyük felaket
sonrasında insanları zorla bir yerlere getirerek sarsıntılar yaşamış öğrenci ve
öğretmenden normal verim alamayız.
Emekli
bir eğitimci olarak, geleceğimizin güvencesi olan öğrencilerimizin sorunları
ile ilgilenmek benim insani görevimdir. Atatürk, yeni nesli öğretmenlere teslim
etmiştir. Sevgili öğretmenlerimizin de bu görevi her türlü koşulda yerine
getireceğinden eminiz.
Sevgili
öğrenciler, değerli öğretmenler sizlere kolay gelsin.