Yağmurlu günlerindeydi
yine herzamanki gibi...
Trabzon'un kasvetli havasında
Aldıkaçtı'nın arnavut taşlarından okuluna
koşturan çocukların sesleriyle
şenleniyordu Hacıkasım...
Bahçe duvarları arkasında nerde ne var
bilirdi mahallenin çocukları
teyzeler de tamam uşağım olsunlar da can feda size meyveler
sevecenliğinde idiler...
En çok ta neye hayıflanır olduk sonraları biliyor musunuz,
hele o olgunlaşmamış ,şimdilerde çok göremediğimiz patlıcan incirleri var ya
önce ikiye ayırır,sonrasında sürerdik dilimleri birbirine de,
güya oldurur öyle yemeye çalışırdık...
İncir sütünün acılığına ham meyvenin olmamış tadına mı yanarsın yoksa
dudaklarının yara olmasına mı?
Tutmadık işte büyük lafı...
Acelemiz vardı beklemedik olmasını...endişemiz var ya yağarsa yağmur diye...
bilirdik yazılı buzulu incire düştümü yağmur,
onlar artık kuşlarındı...
Aldıkaçtı yokuşunda bir fener alayı gecenin bir vaktinde...
Ellerinde uzun sopalar sopaların ucunda örülü ağlar...
Ve fenerlerle
Boztepe yamaçlarında aranırlar...
Yağmur, çise, sis duman bıldırcınlar uçamaz bahçelerde dinlenirler bir zaman...
Dönüşünde gün açmış olur sabah ezanlarında, fenerler sönmüş,
ince tahtalardan yapılmış kafesler bıldırcınla çoktan dolmuş...
Ufacık bir hayvan pazarda müşteri bekler, çocuk annesinin eteğinden çeker.
Ben de isterim boncuk gözlü bu kuştan,ama bakmak için diye ekler...
Sonrası da var...
Bir de hamsi vurunca karaya,
Takalarda mavnalarda oynaşan gümüş renkli kalaylı hamsi artık sıra gelirdi ızgaraya.
Sırada mandalina portakal, azcık sararsın diye beklerdi çocuklar...
İncirden kalmıştı ya aklımızda, ham meyveyi koparmaz olduk dalından...
Gelince vakti zamanı
Doyulmaz olurdu tadından...
Vurduk mu tabakhane yokuşundan aşağı
Bir koşuda indik kırkmerdiven başına
Yenicuma'ya doğru yol almışsa sırtındaki koca sepeti ile Kazım Aga, koşmayın öyle acele, sonra düşersiniz
Bak hele... nedendir bilinmez Fenerbahçeliydi koca sepetli
Ve " fakirin karnı ancak fırında doyar" derdi...
Fırınlar dizi dizi ekmekler pideler çağırıyordu bizi
Rüştü"nün fırını derler ağalar pidelerini orda yerler...
Osmanlı mutfağından kalma Kalkanoğlu pilavı, İçinde boldur eti tereyağı...
Kadınlar pazarında her mevsim tazedir sebzeler meyveler karayemişler elmalar erikler...
Bu ne güzel bostan yeni geldi Hos'tan
Ya biberler domatesler
O da gelir Beşirli'den
Ayasofya'dan...
Bir pazar çantası vardı annelerin elinde, fileciği de dururdu belinde nayloncu henüz yoktu pazarda
Herşey temiz nasılsa toprakta...
O satılırdı tezgahta..
Ve henüz kirlenmemişti
Dünya...
Not: Yerel seçimler yapıldı. Kazanan adayları kutluyorum. Kaybeden adayları da demokrasimize verdikleri katkıdan dolayı tebrik ediyorum. Şimdi Belediye Başkanlarımıza diyoruz ki, zaman çalışma vaatleri, projeleri gerçekleştirme zamanı. Kamuoyu adına takipçisi olacağız verilen sözlerin...