Türkiye’de muhalefet, siyasi hayatta sadece iktidara karşı
bir davranış biçimi olarak algılanıyor. Bu eksik bir tanımlamadır.
Hâlbuki yaşamın her alanında, herhangi bir uygulamaya,
görüşe, davranışa karşı tutum gösterebilir, fikrinizce, muhalefet
edebilirsiniz.
Muhalefet etmek için her şeyden evvel bilginiz ve bir
fikriniz olmalı… Ve özünüz…
Düşüncelerinizi, ürettiklerinizi, keşfettiklerinizi, doğru
olduğuna inandıklarınızı korkmadan, çekinmeden sunabilmelisiniz.
Sadece iktidara karşı değil, içinde bulunduğunuz siyasi
guruba da muhalefet edebilmelisiniz. Körü körüne taraftarlık, muhalefet etme
sorumluluğunuzu yerine getirme özgürlüğünüzü elinizden almamalıdır. Hangi kesimde olursanız olun, körü kürüne
taraftarlık, fırsatçılık ve yandaşlıktır.
“Muhalefet”, bir
anlamda eleştirmektir… Yakıp yıkmak değil. İnsanların birbirlerine olan
öfkelerini boşaltma, bölüp parçalama yeri hiç değil.
Muhalefet etmenin özgün bir duruşu olmalıdır.
Siyasi tarafınız “önce ülkem” demelidir. Ülkesinin
birliğine, bütünlüğüne, refahına, huzuruna taraf olmayanlardan ülkem adına bir
iyileştirme bekleyemezsiniz.
Muhalefet onaylamadığını belirttiği durumları “düzeltmek ve
değiştirmek gayesi” içinde, çalışma planını ve amacını açıkça ortaya koymak,
kamuoyunu bilgilendirmek zorundadır.
Ellerindeki imkânların ne olduğunu, neyi, nasıl
yapacaklarını anlatmalıdır.
Kendi düşüncelerini, planlarını açıkça sunmadan yapılan
muhalefet zihniyeti, tüccar zihniyetidir. Bu zihniyet, toplumun değil sadece
kendinin geleceğini kurgular, kazancını hesap eder, kendine iyi olmaya çalışır.
Buna da muhalefet etmek değil, gerçek amacına kılıf olarak muhalifliği kullanma
diyebiliriz.
Bugün ekonomimizdeki çıkmazı, eğitimin kalitesini,
sığınmacıları, toplum güvenliğini, gençliğin geleceğini, hukukla ilgili
politikaları gündem yapmak yerine, “Anayasanın 66. maddesinin değişimini
gündeme taşıyan, Türkiye’de özerk bir yapıdan bahseden, din ve inanç
topluluklarının örgütlenme özgürlüğü önündeki engelleri kaldıracağız.” diyen
bir muhalefet ve siyasi gurup var. Sorumluluklarının bilincinde olan her Türk
vatandaşı gibi, iktidara olduğu kadar, tüccar zihniyetinde olanlara da, altılı
masa muhalefetine de muhalefet ediyorum.
İktidarın karşısındaki bu muhalefetin, toplumdaki asıl
rahatsızlıkların çok gerisinde kaldığını, var olan sorunlara çözümler üretmek
yerine, daha büyük sorunlara neden olacak konuları dillendirdiğini görüyor,
muhalefetin gündemi karartma, ülkemi başka alanlara çekme gayretini endişeyle
izliyorum.
Demokrasilerde muhalefetin tavrı, inandırıcılığı,
üretkenliği çok önemlidir. En az iktidar kadar da hayatidir.
Unutmayalım icraat yapmak, çözümler üretmek, toplumu
harekete geçirmek siyasi partilerin işidir. Onları denetlemek, uyarmak, gerekli
tepkiyi göstermekte Türk Milletinin işidir.
(“Madde 66 – Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan
herkes Türktür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür.”)