Bu yıl uzun zaman sonra Trabzon’da, Futbolun dışında bir
konu “turizm” günlerce konuşuldu.
Bir çok basın mensubu ve sivil toplumcular konunun önemini,
kente getirisini ve götürüsünü yazıp çizdiler. Kentin tarihî ve kültürel
değerlerinin gözetilmediğinden, çevrenin, yeşilin, verimli toprakların zarar
gördüğünden bahsettiler. Sahip olduğumuz zenginlikler daha iyi yönetilebilmeli
dediler.
Turistik tesis adı altında yapılan alt yapısı olmayan, üst
yapısı günü kurtarma amacı taşıyan yapılar yüzünden çevre kirliliği, yaylalara
kadar uzanan trafik sorunu yaşandı. Mesire yerleri, yaylalar hatta şehrin en
işlek alanları bile zaman zaman yerel halka tamamen kapandı.
Sırf bazı esnaflar daha fazla kazansın diye köy yollarına
kadar denetimsiz, kayıt dışı turistik tesisler ve satış noktaları açıldı.
Parası olan aynı bölgede birden fazla tesise sahip olabildi.
Halbuki Trabzon turist için gel geç yeri değil, manevi
yapısının hissedildiği, yeşilin insanlarıyla bütünleştiği, alışveriş yapılan, huzur ortamının yaşandığı
bir yer olmalı.
Yetkililer şimdi de, “Turizm ile ilgili önlem alınmazsa
ilerleyen senelerde Trabzon’da turizm sektörünün yok olacağı yönünde uyarılar
yapıyorlar.”
TURİZM TRABZON’U YORDU!..
Kent insanına yaşadıkları toprağa aidiyet duygusunu,
yönetime katkıları, yaşattığı anıları ve yaşadığı huzur ortamı verir.
“Bir bölge veya
yörede turizm faaliyetlerinin gelişimi ve bu gelişimin sürdürülebilirliğinin
sağlanması açısından yerel halkın turizm plan ve politikalarının belirlenme
sürecine dâhil edilmesi gerekir. Çünkü turizm faaliyetlerinin üç temel boyutu
olan sosyo-kültürel boyut, ekonomik boyut ve çevresel boyutun olumlu ya da
olumsuz yönlerinden en çok etkilenenler
o yörede ikamet eden yerel halktır.”
Yerel seçimler yaklaşırken, kimse vaatleriyle kent halkını
yormasın.
Sözde Trabzon'un turizm çeşitliliğini artırmak adına
çalıştay yapılıyor, belirlenen alternatif turizm türleri ise, Doğa ve Yayla
Turizmi, Sağlık Turizmi, Kongre ve Fuar Turizmi, Kruvaziyer Turizmi ve Spor
Turizmi olarak belirleniyor. Peki, sanat, kültür, tarih hani?
Hem sağlık, hem turizm, hem de üniversite kenti olacağız
diyorsunuz. Hâlbuki turizmin ve üniversitenin olduğu yerde sanat da
konuşulmalı, nitelikli müzeler olmalı... İnsanlara alternatif sosyal alanlar
sunulmalı… Gençlerin kafelerden çıkıp kentle iç içe olması için kent içi sanat
ve kültürel faaliyetlere katılımı sağlanmalı…
Sonuç olarak; “Sosyal
belediyecilik, sınırları içerisinde ikamet eden halkın sosyal sorunları ile
ilgilenen, ekonomik, sosyal, kültürel nitelikteki taleplerine yönelik
faaliyetlerde bulunan bir anlayışı ifade etmektedir.”
Sadece bu amaçlar üzerinden kenti yönetmeniz bile bir çok
sorunu çözer.
Ayrıntılarda boğulmadan kent halkının günlük yaşamlarında
karşılarına çıkan sorunlara bakmanız, cesur adımlar için halkı yanınıza almanız
yeterli. Tıpkı Maraş caddesinin bir bölümünün araç trafiğine kapatılması gibi.
Şimdi de Belediye Başkan adaylarından “Maraş caddesindeki dolmuş duraklarının
tamamen kaldırılması” sözünü bekliyoruz.
Bu arada yakın gelecekte kıtlık en büyük küresel sorun
olarak görünüyor. Turizm, savaşan dünyada her an duraklayabilir. Siz siz olun
verimli topraklarınızdan ve tarımdan asla vazgeçmeyin.