Siyaset ülke gündemine öyle
oturdu ki, asıl konuşmamız ve yaşatmamız gereken iklimi unuttuk. Hâlbuki bu
günler, depremzedeleri daha fazla hatırlamamız, toplumla daha fazla paylaşım
içinde olmamız gereken günler… Yoklukla empati yapma, arınma ve değişme ayı.
Ramazan ayında insanlar birlik ve
beraberliğin güzelliğini yaşar. En büyük kazancın gönül almak olduğunu bilir…
İnanç ve hoşgörü ikliminin huzuru içinde… İnsan olarak yaşamımızı olabildiğince
sadeleştirmeye, en güzel kimliğimizle, toplumla iç içe olmaya çalışırız.
Kendimizi kötü düşüncelerden,
hırslarımızdan, öfkelerimizden uzak tutmaya, erdemli olmaya emek gösteririz.
Oruçla nefsimizi terbiye ederken, bir kez daha zamanın ne kadar kıymetli
olduğunu idrak ederiz. Bütün çabamız yaşamımızı daha anlamlı kılmak
üzerinedir.
Ramazan ayı, özel bir
zamandır.
Maneviyat, ahlak ve kulluk
mevsimi olan Ramazan ayının verimli geçmesi için insanların özüyle ve yüzüyle
hesaplaşması gerekir. Doğrularımızı, yanlışlarımızı görecek sakinliğe ulaşarak,
yaşama dair anlayışımızı derinleştirmeye çalışırız. Sakinlik olmadan, içimizle
baş başa kalmadan Ramazan’ın anlamını kavrayamayız.
Duygu, düşünce ve
davranışlarımızı ancak bu şekilde insanlaştırabiliriz. Ahlakımızı ve maneviyatımızı olgunlaştırmadan
ve terbiye etmeden, inancımızın işaret ettiği
güzel insan tarifine uygun bir sosyal insan olamayız. Oruçta asıl
tutulması gereken, insanın kendi kendisini tutmasıdır. İnsanın, psikolojik ve
sosyal açıdan bir dengeye sahip olmasıdır. Başka bir ifade ile oruç, insanı
tutmalıdır. Bir oruç sizi tutmuyorsa, maneviyat alanlarında gerçekleşmesi
beklenilen işlevleri yerine getiremiyorsunuz demektir.
Ramazan ayında olması gereken,
Yunus Emre’nin dediği gibi ''Yaratılanı, Yaradan'dan ötürü sevmektir.” İnsanın
insana merhamet kapılarını açmasıdır. Depremzedeleri ve ihtiyaç sahibi olanlara
kayıtsız kalmamasıdır. İnsanların birbirlerine karşı merhametli, şefkatli,
nezaketli ve saygılı olmasıdır.
“Sevgi ruhun kudretine teslim olmaktır. Kibir
ve benlik davasından vazgeçmektir. Bencillik iradesini bırakıp ruhun ve bedenin
kudretine dayanmaktır. İnancına bağlanmaktır… İnancına bağlanmasını bilenler
kölelik bağlarından kurtulanlardır… Allah’a inanmasını bilenler maddeye ve
hırslarına kul olmaktan kurtulanlardır… Düşüncenizden Allah’ı kaldırırsanız,
şuurunuz, hürlüğünüz ve sorumluluğunuz manasız kalır.” diyor Hilmi Ziya
Ülgen
Birileri size, “Yapamayacağın şey
yok. Her şeyi elde etmelisin” diyebilir. İnandığımız din ise, her şeyin
suhuletle ve nasip ölçüsünde olabileceğini söylüyor.
Sana “ne olursa olsun
kazanmalısın, her şeye rağmen kazanabilirsin!” diyenlere karşı inancın
yetinmeyi ve sabr etmeyi öğütlüyor.
Sahip olduğun inanç gücünün
üstünde, seni aşan isteklerine karşı “nerede duracağını bil” diyor. Ramazan
bizden evvela kulluğumuzu bilmemizi, sonra da, insanı ve insanlığımızı
kazanmamızı istiyor.
Seçimlere yaklaşırken Ramazan’da
gerçekleşen bu insani iklimin toplum duygularını sarıp sarmalamasını… İnsanın
insana karşı katılaştığı, nefret söylemlerinin havada uçuştuğu siyasi ortamın,
Ramazan ayının güzel iklimi ile dinginleşmesini diliyorum.