SON DAKİKA



Haber > Gündem > Adaleti esas alan geleceğe ışık tutan yeni anayasa

Adaleti esas alan geleceğe ışık tutan yeni anayasa

01 Mayıs 2016 Pazar - 09:53








ERGENEKON DAVASI

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, İstanbul 13. Ağır Ceza nMahkemesi'nin ‘Ergenekon Davası’yla ilgili kararını esas ve usul yönünden bozdu. Delillerin toplanmasında hukuka aykırılık olduğuna hükmeden Yargıtay, ayrıca Ergenekon terör örgütünün varlığına dair somut delil ortaya konulamadığını da gerekçe gösterdi. Yargıtay kararındaki "Ergenekon örgütünün kim olduğu, kim tarafından, ne zaman, nerede kurulduğu, nasıl üye olunur kanıtlanamamıştır" ifadesi dikkat çekiciydi. 2007’de Ümraniye'deki bir gecekonduda ele geçirilen 27 el bombası ile başlayan bu davanın mahkeme süreci tam 6 yıl 2 ay sürmüş. Dönüp bakınca akla gelen ilk şeyler; cezalandırmaya dönmüş tutuklama süreleri, milyonlarca sayfalık iddianameler, hüküm veren gazeteler, bu davayı bahane ederek kendinden olmayan herkesi suçlu ilan edenler, vs... Olan biten her şeyi “Ergenekon” denen mefhuma bağlayanlar, gün geldi ki "Bu milli bir kumaştır" deyiverdiler. O güne kadar söyledikleri her şeyi sildiler. O tarihte, bu Ergenekon sürecinin Türk ordusuna yönelik Amerikancı bir tasarım maksadı içerdiğini söylemek bile ‘Ergenekoncu olmak’ diye yaftalanılıyordu.

LAİKLİK GÜVENCE OLMALI

Meclis Başkanı İsmail Karaman'ın başlattığı “Yeni Anayasa’da laiklik olmamalı” tartışmasına son noktayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan koydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan "Laiklik, devletin tüm inançlara eşit mesafede olması, tüm inançların devletin güvencesi altında olmasıdır. İslam'a özel vurgu yapılması gereksiz" sözleriyle, bu konudaki düşüncesini açıkladı. Aslında uzun yıllar boyu, inanan insanlara karşı bir baskı ve zulüm aracı olarak kullanılan “Laiklik” ilkesine yöneltilen eleştirilere karşı belli çevreler ısrarlı bir şekilde din ile devletin birbirinden ayrılması olarak tarif ederlerdi. Ama uygulama sürekli olarak inançlı insanların aleyhine geliştirdi. Bunun sonucu olarak; inancı gereği başını örten kızlarımızın okuma imkanları ellerinden alındı, devlet kapısı başı örtülü olanlara kapatıldı. Tüm bunlar “Laiklik” adına yapıldı.

Devletin inanç grupları için güvence olması, her inanç mensubunun inancını yaşamasını sağlaması için ille de Anayasası'nda “Laiklik” ilkesinin yer alması gerekmez. Çünkü bunun temini de devletin asli görevlerinden birisidir. Böyle olunca uygulayıcıların tavrı önemli oluyor. Geçmişimizde, özellikle Osmanlı döneminde farklı inanç grupları hep güvence altında olmuş, her inanç mensubu inancını yaşamakta bir engelle karşılaşmamıştır. Bir kısım çevreler eğer laikliğin tarifinin yapılmasına da karşı çıkıyorlarsa; isteklerinin inanç özgürlüğü değil, kendileri gibi inanmayanlar üzerinde baskı unsuru olarak kullanma imkanını kaybetmemek için karşı çıkıyorlardır. Sistemlerin kişisel kanaatlere göre uygulanmasını engelleyecek düzenlemeye ihtiyaç var. Bunun yolu da yeni sivil bir anayasadan geçiyor. “Laiklik olmalı mı, olmamalı mı?” tartışmalarından çok; sadece bugüne bakarak değil geleceği de kucaklayan, adaleti esas alan yeni bir anayasaya ihtiyaç vardır. Bu yapılıyorsa; toplum bir süre daha esasla değil, detayla meşgul edilmiş olacaktır.


DOKUNULMAZLIKLAR

Ülkemizde milletvekilleri iki güvenceden yararlanırlar. Bu güvencelerden ilki ‘kürsü dokunulmazlığı’ ya da ‘yasama sorumsuzluğu’ olarak bilinen kurumdur. Yasama dokunulmazlığı, “Milletvekillerinin parlamento çalışmaları sırasında söylediği sözlerden ve paylaştığı görüşlerden dolayı herhangi bir takibata maruz kalmamaları” anlamına gelir. İkinci güvence ise yasama dokunulmazlığıdır. Bu dokunulmazlık milletvekillerini yakalama, gözaltına alma, tutuklama ve mahkûmiyete, kısaca suç takibine karşı korur. Bu koruma geçicidir ve milletvekilinin görev süresi ile sınırlıdır. Avrupa Konseyi; özellikle yolsuzluklar, örgütlü suçlar, insanlığa karşı suçlar, ırkçılık ve ırk ayrımcılığı ile ilgili suçlar bakımından dokunulmazlığın ortaya çıkaracağı negatif sonuçların altını çizmektedir.

Türkiye’de son günlerde şiddeti ve terörü desteklediği iddia edilen ve haklarında fezleke düzenlenen milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması tartışılmaktadır. Meclis gündeminde bulunan 500’ü aşkın fezlekenin tümünün ele alınarak sonuçlandırılmasının aylar alacağını öngören hükümet; böylesine bir çalışma yerine, anayasaya eklenecek geçici bir madde ile tüm milletvekillerinin haklarındaki fezlekelerin işleme konulması yoluna gidilmesini savunuyor.

EN AZINDAN DARALTILMALI

Eğer milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları konusunda bir düzenleme yapılacaksa, bu düzenlemenin geçici bir madde ile sınırlı olmaması, kalıcı bir yaklaşımı ifade etmesi daha uygun olur. Modern demokrasilerde artık gereksiz olduğu, şeffaflığı engellediği, eşitliği bozduğu, suçların üzerini örttüğü düşünülen dokunulmazlık kurumunun kapsamı ülkemizde de yeniden düşünülmeli, tümüyle kaldırılmasa dahi daraltılmış bir şekilde hayata geçirilmelidir.


Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap