SON DAKİKA



Haber > Gündem > Trabzon vekili olmanın özgül ağırlı apayrı

Trabzon vekili olmanın özgül ağırlı apayrı

04 Mayıs 2016 Çarşamba - 10:50




Türkiye'de siyasi arenanın en genç vekillerinden biri olan Avukat Salih Cora, TEK-ART Medya'nın konuğu oldu.





AK Parti Trabzon Milletvekili Cora, siyaset gündemini kendi deneyimleriyle ‘harmanlayıp’ değerlendirirken, Altı çizilecek cümleler kurdu. Siyasette özellikle Trabzon ağırlığının hissedildiğine vurgu yapan Cora, yaptıkları ve yapmayı planladıkları projeleri de teğet geçmedi

 BAŞKANLIK SİSTEMİ MİLLETİN İRADESİNİ GÜÇLENDİRECEK

Başkanlık sistemi topluma, hem iktidar hem muhalefet hem de bunu destekleyen hukuk camiası tarafından çok iyi anlatılmadı. ‘Başkanlık sistemi’ deyince, ‘Cumhurbaşkanı bütün yetkileri kendi üzerinde toplayacakmış’ gibi bir algı oluşuyor. Aslında bunun tam tersidir. Cumhurbaşkanı’mızın bundan sonra bir makama, mevkiye ihtiyacı yoktur. Türkiye’de gelebileceği her yere alnının akıyla, başı dik bir şekilde ve büyük bir mücadele ile gelmiştir. Türkiye’de şu ana kadar cumhurbaşkanları parlamento tarafından seçilmiştir; Sayın Cumhurbaşkanımız ilk kez halk tarafından, üstelik yüzde 52 oyla ilk turda seçilmiştir. Bu, ne k a - dar demokratik bir şekilde o makama geldiğini göstermektedir. Cumhurbaşkanımızın başkanlık sistemi kendi bekasıyla alakalı değil, Türkiye’nin bekasıyla alakalı bir durumdur. Başkanlık sistemi bütün modern devletlerde uygulanmaktadır. Yasama, yürütme, yargı kuvvetler ayrılığını tam manasıyla hayata geçirmektedir. O sistemdeki kontrol mekanizmalarını ayarlayabilecek bir sistemdir. Yasamanın yürütmeden hesap sorabileceği bir sistem olacaktır. Bu çok önemlidir. Çünkü parlamenter sistemde şu an çıkan kanunların yüzde 80’inin hazırlandığı Plan ve Bütçe Komisyonu'ndayım. Bize genelde yürütmeden hangi kanun gelirse bu mevcut sisteme göre yasamadan da hemen hemen aynı şekilde harfine bile dokunmadan genel kurula kadar inmekte ve genel kurulda yasalaşmaktadır.Ama başkanlık sisteminde böyle olmaz. Başkanlık sisteminde yürütmenin yasamaya müsaade ettiği şekilde çalışmaktadır. Bu da milletin iradesinin tecelli ettiği yeri daha da güçlendirecektir. 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' dediğimiz yasama organının o tecelli ağı bir nevi gerçek anlamda işlevini yerine getirmiş olacaktır.

LAİKLİĞİN ÖZ ANLAMI ANAYASA’DA OLMALI

Son günlerde en çok tartışılan konu anayasa değişikliği. Buna bir de Meclis Başkanı'nın ‘laiklik’ tartışması eklendi... TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın sözleri biraz istismara dönüştürüldü. Laiklik istismarı yapılmaya başlandı. Bizim bu konuda tavrımız çok net. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, laikliği sadece Türkiye’de değil, dünyadaki hangi ülke ziyaretinde bulunmuşsa özellikle son Mısır ziyaretinde oranın hükümetine, laiklik ilkesinin anayasalarında yer alması gerektiğini önerdi. Burada Meclis Başkanımız şunu söyledi: Laiklik kelime ve şekil olarak Anayasa'da yer almasın. Öz ve anlam olarak Anayasa'da yer almasında bir sakınca yoktur. Kendisi orada, din ve vicdan hürriyeti anayasal teminat altında, din ve devlet işleri ayrıdır. Bu zaten laikliğin tanımıdır. Türkiye laik bir devlet demekle Türkiye’de din ve vicdan hürriyeti vardır, din ve devlet işleri ayrıdır demek arasında ne fark var? İkisine de baktığınız zaman öz olarak laiklik tanımını içeriyor. Ama Meclis Başkanımız orada laiklik kelimesinin yer almaması ve laikliğin öz anlamının Anayasa'da yer alması gerektiğini belirtmesine rağmen bu, belirli kesimler tarafından istismara dönüştürülmüştür. Ama bu konuda 14 yıllık iktidar döneminde karnemiz sağlamdır. Türkiye’de cumhuriyetin temel değerlerine yönelik olarak bunların tartışılmasına müsaade edebilecek politika içerisinde olmadık. Hatta bu konuda AK Parti döneminde laiklik en az tartışılan cumhuriyetin temel ilkelerinden birisi haline gelmişti


TRABZON VEKİLİ OLMANIN ÖZGÜL AĞIRLIĞI APAYRI

Türk siyaset sahnesinin son dönemde en genç milletvekillerinden biri… Trabzon Tonya doğumlu… Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu… Üniversite yıllarında ilgi duyduğu siyasi arenaya AK Parti Trabzon il yöneticiliği ile adım attı. Çeşitli kademelerde görev aldı. O yıllarda en genç başkan yardımcısı unvanıyla anıldı. AK Parti Genel Merkezi tarafından ülke genelinde düzenlenen "Siyaset Akademisi" programlarında Trabzon il birincisi oldu. Türkiye genelinde derece yaptı ve ödülünü, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın elinden aldı. Avukatlık mesleğindeki ilkeli duruşunu siyasette de bozmadı. Nitekim bu duruşu, kendisini AK Parti'den 24. Dönem Milletvekilliği unvanıyla Meclis'e taşıdı. Salih Cora'dan söz ediyoruz. Evli ve iki çocuk babası olan Cora, Trabzon ve Türk siyasetinin gelecek vadeden bir ismi. Potansiyel bakan adaylarından biri olarak gösterilen Cora, genç yaşına rağmen kurt politikacılara taş çıkartan bir birikime sahip. Mütevazı tavrıyla dikkat çeken Salih Cora'nın TEKART Medya Merkezi'ni ziyaretinde adeta politik bir platformun tam ortasında bulduk kendimizi… Meclis yolculuğundan başladı, Türkiye'nin gündem başlıklarını engin deneyimiyle yorumladı. İşte Cora'nın dobra açıklamalarından pasajlar...

KAMU PERSONEL REJİMİYLE HANTAL YAPININ ÖNÜNE GEÇİLECEK

Türkiye 2023 hedeflerine emin adımlarla ilerliyor. Şu anda çoksıkıntılı ve zor bir dönemden geçmiş olmamıza rağmen ekonomik göstergeler büyüme oranları hedeflerimizin üzerinde seyretmektedir. Tabii ki Türkiye’deki en önemli sorunlardan birisi enerji açığıdır. Bu konuda da çok stratejik planlarımız vardır. Enerji açığını tamamladığımız zaman cari açığı da çok önemli oranda kapatmış oluyoruz. Türkiye bu şekilde dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi içerisinde yer alacaktır. 1 Kasım seçimlerinden önce hangi taahhüdü vermişsek o zamandan bu yana yapmış olduğumuz çalışmalarla hemen hemen tamamını gerçekleştirmiş durumdayız. 750 bin taşeron işçiye kadro sözü verdik. Bunların ilk etapta kamuya geçişi söz konusu olacak. Burada bir ayrım söz konusu olmadı ve taslak halinde çalışmalar devam ediyor. Komisyona havale edilecek ve en yakın zamanda da 750 bin kişinin kamuda istihdamı söz konusu olacak. Bu aslında tarihi bir olaydır. Birçok kimse bunun gerçekleşmesini mümkün bile görmüyordu. Hatta biz de AK Parti olarak başta tedirgindik. Daha sonra araştırması yapıldı. Şu anda 750 bin kişinin kadrolu olarak kamuya girmesiyle beraber aslında devletin de taşeron firmaları aradan çıkararak, o firmalara ödenen kâr payını da ortadan kaldırarak kârı söz konusu olacak. İnşallah bu, devlette bir hantallaşma oluşturmaz. Çünkü kamu güvencesi, iş güvencesi haline dönüştüğü zaman bununla beraber işin yürütülmesi noktasında bazı dezavantajlı durumlar oluşuyor. Çalışma hayatında, çalışma barışının korunmasında önemli hizmetlerimiz oluyor. Özellikle emeklilere seyyanen maaş sözümüzü yerine getirdik, asgari ücretin 1300 TL'ye çıkarılması, taşeronlara kadro sözümüzün gerçekleşecek olmasıyla beraber çalışma hayatında önemli reformlar gerçekleştirdik. Bununla beraber bizim için en önemlisi kamu personel rejiminin hayata geçirilmesidir. Bunun da hayata geçmesiyle devletteki o korktuğumuz hantal yapılaşmanın da önüne geçmiş olacağız.

ARTIK TÜRKİYE'DE BİR REJİM TARTIŞMASI YOK


Siz bir hukukçusunuz. Anayasa değişikliği tartışmalarında her kafadan bir ses çıkar oldu. Sizin de bununla ilgili söyleyeceğiniz bir şeyler vardır...

Yeni anayasa, iktidara ilk geldiğimizden bu yana milletimize verdiğimiz bir taahhüttür. Anayasanın geçmiş dönemlerden bu yana sürekli sistemi tıkayan yönleri olmuştur. Biz bunları zaman zaman iktidarımız döneminde yaptığımız değişikliklerle beraber aşmaya çalışmış olsak da istediğimiz şekle dönüşmemiştir. Şu anda Türkiye gerçekten çok hızlı bir değişim içerisinde, çok hızlı bir şekilde ilerlemektedir. Türkiye’de belirli yapılar da oturmuş durumda. Artık ülkede bir rejim tartışması yok. Bizim bu konulardaki tavrımız net olduğu için ne kadar tartışılırsa tartışılsın bir sıkıntı yaşamayız. Sonuçta bir sistem değişikliğinin konuşulmuş olması Türkiye’deki demokrasinin ne kadar ileri düzeyde olduğunu, ne kadar geliştiğini göstermektedir. Biz bu manada yeni anayasada yönetim şekli anlamında bir değişikliğin olmasında yarar görüyoruz. Mevcut parlamenter sistemle beraber Türkiye kendisinde beklenenleri gerçekleştirmekte zorlanmaktadır. Yeni başkanlık sistemiyle aslında "kKvvetler ayrılığı" ilkesini de tam anlamıyla fiilen hayata geçirmiş oluruz. Yasama organı tam bağımsız olur, yargı tam bağımsız olur, yürütme de bağımsız olur. Yıllardır biz şunu söylüyoruz: Bir bakan hakkında bir iddia varsa bu iddia neden yargı önüne getirilmiyor? Mevcut anayasa ile böyle bir sistem mümkün değil. Çünkü mevcut anayasada yürütmene kadar bağımsız gibi gözükse de sonuçta yürütme yasamayı tahakküm altına almaktadır. Dolayısıyla istenilen o bağımsızlık duygusu oluşmuyor. Ama aksi durumda başkanlık sistemi olduğunda yürütme ve yasama organları arasında seçilmez. Bağımsız olur, dışarıdan atama olur, yasama da tam bir denetim faaliyetini yerine getirmiş olur. Yürütme üyelerinin de herhangi bir anayasal güvencesi sorumsuzluk anlamında olmayacağı için herhangi bir hukuksuzluk iddiası karşısında hesap verme durumu da daha net bir şekilde ortaya çıkar. Bazen muhalefet bir taraftan 'Bakanlarla ilgili dokunulmazlık kaldırılmasın, sorumsuzluk olmasın, görevi bittikten sonra da yargılanabilsin' diyor, bir taraftan da, 'Başkanlık sistemi gelmesin' diyor. Başkanlık sistemi gelirse onların dediği gibi olur. Başkanlık sistemini tam anlamıyla hukuki olarak değerlendirdikleri zaman yürütmenin yasamaya müdahale yönündeki tartışmalarının hepsi bir nevi bertaraf edilmiş olacak.

MİLLETİN VERDİĞİ UYARIYI DİKKATE ALDIK

Haziran öncesinde bir aldı vardı.Ak parti gitsin de ne olursa. Aslında o ne olursa olsun’ anlayışı sağlam bir zemine oturtulmamıştı. Burada bütün şer odakları bir araya gelerek AK Parti’nin karşısında yer aldılar. Biz burada büyük bir oyun olduğunu ifade etmeye çalıştık. Sonuçta 7 Haziran'da oluşan tabloya baktığımızda gerçekten bir belirsizlik ortamı vardı. AK Parti’ye millet tek başına hükümet kurma yetkisi vermedi, diğer siyasi partilerin de bir araya gelecekleri bir irade oluşmadı. Böyle bir durumda tüm zorluklara rağmen hükümeti kurma noktasında bütün siyasi partilerle görüşmeyi denedik ama bütün siyasi partilerin 7 Haziran öncesinde söylemiş oldukları sözün arkasında durmaya çalışmaları, tamamen o meydanların dili ile konuşmaya çalışmaları hükümet kurulmasını engelledi. Kimisi kırmızı çizgilerden bahsetti, kimisi gelen her öneriye 'hayır' dedi. Bu da milletin yeniden uyanışının habercisi olmuştur. Milletin ferasetini biz orada görmüştük. Yeniden seçim kararı alındığında millet o belirsizlik ortamını tamamen ortadan kaldırmış oldu ve millet AK Parti’ye sandıkta 'bu ülkeyi yönetebilecek en güçlü iktidardır ve ona destek veriyoruz' mesajını vermiştir. Türkiye’nin tek başına iktidara ihtiyacı vardır, tek başına iktidara en yakın parti AK Parti'dir. Dolayısıyla milletimiz AK Parti’yi tercih etti.

“TRAFOYA KEDİ GİRDİ” DEDİLER AMA HEPSİ SUSPUS OLDU


7 Haziran’dan sadece diğer siyasi partilerin değil AK Parti’nin de bir ders çıkardığını ama bu dersi en iyi şekilde uygulamaya geçirdiğini göstermektedir. Bunun sonucunu da 1 Kasım’da gördük. Muhalefet buradan ne kadar ders çıkarttı? Bize halen 1 Kasım’daki seçimlere rağmen Cumhurbaşkanımızı suçlayanlar aslında kendilerinin diktatör olduğunu görmüyorlar. Muhalefetin hiçbir şekilde ders çıkartmadıkları gibi sandığa da saygı duymadıklarını görüyoruz. 7 Haziran hatırlayacağız gibi daha önceki seçimlerdeki her galibiyetimizden sonra yok 'trafoya kedi girdi', yok 'oylar çalındı', 'makarnacı' dediler, 'kömürcü' deyip milletle alay ettiler. 1 Kasım’daki seçimden AK Parti yine açık ara birinci çıktı. Bu seçim zaferimizi bile gölgelemeye çalıştılar. Biz rotamızı milletin belirlediği bir siyasi harekete çevirdik. Millet ne derse odur, millet bizim patronumuzdur. Dolayısıyla istikametimizi bu yönde bozmadığımız müddetçe uzun yıllar iktidarda kalacağımıza inanmaktayım.

TRABZON TRABZON'DAN BAKILDIĞI GİBİ GÖZÜKMÜYOR

"Ankara’dan Trabzon nasıl görünüyor?" diyerek yerele gelelim. Trabzon ile ilgili bir değerlendirme yapabilir misiniz?

1 Kasım seçimlerinde 5 olarak Meclis'e götürmek, oy oranını Türkiye’deki diğer illere nazaran daha fazla bir şekilde arttırmış olması Trabzon’un itibarını daha da arttırmıştır. Trabzon Trabzon’dan bakıldığı gibi gözükmüyor. Trabzon milletvekili olmanın ayrı bir özgül ağırlığı vardır. Trabzon’un tarihi bir kent olmasından, İpekyolu’nun merkezi güzergahı konumunda olmasından kaynaklanıyor. Trabzon’un bir eğitim şehri, bir sağlık şehri, bir kültür şehri, turizm şehri, bir spor şehri olmasından bu yönde geçmişte yaptığı faaliyetler Trabzon’un başarısı ile beraber böyle bir özgül ağırlık oluşmuştur ve bu bize yansımıştır. Trabzon milletvekili olmanın farkını da ortaya koymamız gerekir. Bunun farkı Trabzon’da eğer biz Atatürk’ün vasiyetini yerine getirip de demiryolunu getirebilirsek, Trabzon’da güney çevre yoluna başlayabilirsek, Trabzon’a yatırım adasını kazandırarak istihdamın önündeki engelleri kaldırabilirsek, Trabzon bir şehir hastanesini tamamlayabilirsek, Trabzon’a yeni bir havalimanı pisti, ikinci üniversiteyi kazandırdığımızda o zaman Trabzon milletvekilliğinin farkı olur. Özellikle Tanjant Yolu önemli bir yoldur. AK Parti iktidarı döneminde bitmişti. Ama şehrin ufkunu açan bir projeydi. Daha sonra biz bunun dört katı büyüklüğünde Kanuni Bulvarı'nı başlattık veen kısa sürede tamamlayacağız. Biz iktidara geldikten sonra başlamış olan Karadeniz Sahil Yolu’nu bitirdik. Yine bizim dönemimizde büyük kentsel dönüşümler gerçekleşti. Ahi Evren Kalp Damar Hastanesi, Haçkalı Baba Devlet Hastanesi, Vakfıkebir B ö l g e D e v l e t Hastanesi, Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Diş Hastanesi bitmek üzere. Tıp Fakültesi'ne 18 milyon liralık ek ödenekle yeni ek hizmet binası yapıldı. Trabzon sanat, spor ve fen liseleriyle beraber birçok alanda eksiklerini kapatacak konumdadır.

KONGRE VE KÜLTÜR MERKEZİ İŞARETİ


Trabzon aynı zamanda bir sanat ve kültür kentidir. Kültür sanat faaliyetleri noktasında yetiştirmiş olduğumuz şairlerimiz, sanatçılarımızla, onlara yaptığımız desteklerle beraber bu görüntüyü koruyoruz ve bunu geliştirmeye çalışıyoruz.

Trabzon’un Büyük bir kütüphaneye, çok büyük bir m ü z e y e , kültür merkezine ihtiyacı var. Bu alanda açıklarımız söz konusu. Bunları da inşallah görüyoruz ve tamamlayacağız. Turizmde Trabzon bir cazibe merkezi haline geldi. Bu şekilde bakanlık tarafından cazibe merkezi olarak ilan edilip birçok teşvikten, birçok yatırımdan, birçok ödenekten yararlanmış olacaktır. Körfez ülkelerinden ciddi teveccüh görmüş olmamız, Trabzon’da turizm yatırımlarının artmış olmasını gösteriyor. Bu, Trabzon’da ileride büyük bir kongre ve kültür merkezinin de olacağını işaretidir. Ekoturizmin, sağlık turizminin, yayla ve doğa turizminin gelişmesini Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Süleyman Soylu da çok önemsiyor. İnşallah bunları da gerçekleştireceğiz. Trabzon milletvekilleri arasında çok güzel bir uyum var. Devam eden projeleri takip etmekte görevlendirildim. Yatırım ve projelerimizi bir an önce tamamlayacağız. Daha sonra da seçim zamanında ne taahhüt etmişsek bunları bir bir gerçekleştireceğiz. Şu anda demiryolu projesinin 4 yıl içerisinde bitmeyeceğini hepimiz görüyoruz. Ama somut adımların atılmış olmasını vatandaş takdir eder.

İNSAN HAKLARINA SAYGILI BİR OPERASYON YÜRÜTÜLDÜ

Biz 1 Kasım seçimlerinden sonra terörle mücadele noktasındaki konseptimizi değiştirmediğimiz gibi profesyonel yöntemleri bire bir tatbik ettik. İktidar olarak da tamamen bu askerimizin ve polisimizin verdiği mücadelenin arkasında dimdik durduk. Bütün tahrik edici davranışlara rağmen bu mücadeleyi hem demokratik hem insan haklarına ve hukuka saygılı bir şekilde yürüttük. Bu, bizim orada ‘sivil kayıplar olmasın’ diye ne kadar hassas davrandığımızı gösteriyor. Belki 1-2 ayda orayı operasyonlarla yerle bir edebilirdik. Ama bu az önce belirttiğim gibi, insan haklarına saygılı, sivil kayıplar olmaması için hassas bir şekilde operasyonlar yürütüldü ve orada Kürtlerin tekrar gönlünü kazandık, devletin itibarını yeniden tesis ettik, gücünü, otoritesini yeniden sağlamlaştırmış olduk.

YARGILAMANIN ERTELENMESİNİ ÖNE ALMAK DEMEK’


‘Dokunulmazlık’ demek, ‘TBMM’ye fezlekesi intikal eden kişilerin bu soruşturma dosyaları ile alakalı olarak soruşturma yapabilmeleri, ifade alabilmeleri, yargılama yapabilmelerinin önünde engellerin kaldırılması’ demektir. Anayasa Komisyonu tarafından da partimiz tarafından da o süreçte görevlendirilen milletvekillerinden birisiyim. HDP tamamen dışarıdaki uyguladığı o şiddet ortamını, dışarıdaki o arka çıktığı terör ortamının aynısını komisyonlarda da sürdürmeye, tahrik edici, kışkırtıcı bir dille beraber dokunulmazlıkların kaldırılmaması noktasında siper olmaları iki yüzlü olduklarını ortaya koymaktadır. CHP bu dokunulmazlığın kaldırılması bizim istediğimiz standartlarda değildir. Ama 'biz evet diyeceğiz' diyor. Çünkü dokunulmazlığın ana hatlarıyla kaldırılması gerektiğini söylemiştik, şimdi 'buna hayır diyen konumda olmayız' ifadelerini kullanmıştı. MHP de tıpkı AK Parti’nin takındığı tavırla dokunulmazlıkların kaldırılmasını istemektedir. Yani 'dokunulmazlık zırhına bürünerek PKK terör örgütüne sırtımızı dayadık' diyenlere, 'PKK sizi tükürüğünde boğar' diyenlere, yine bu dokunulmazlık zırhına bürünerek, PKK’ya silah kuryeliği yapanlara, PKK’ya canlı kalkan olanlara karşı milletimiz 'artık gereğini yapın' demiştir. Biz de inşallah Anayasa'ya ekleyeceğimiz geçici madde ile sorunu çözmek istedik inşallah aynı anda bütün dokunulmazlıklar ve dosyaları kalkmış olacaktır. Her bir fezlekesi olan kişinin yargılanması hususundaki engeller ortadan kalkmış olacak.

REKOR OY ALMIŞ AMA SEÇİLEMEMİŞTİK

TECRÜBELİ bir milletvekilimiz bana "Sen kimin oğlusun?" diye sordu. "Ben Trabzon’da Öğretmen Ahmet Cora’nın oğluyum" dedim. "Baban ne zaman milletvekilliği yaptı?" diye sorunca "Benim babam milletvekili falan değildi" dedim. Bu kez "Peki, sen İl Başkanlığı mı yaptın?" dedi. "Yok" dedim. "O zaman sen Trabzon’un en büyük ilçesindensin ve o ilçenin kontenjanıyla beraber seçildin" dedi. "Hayır" dedim, "Ben Trabzon'un en küçük ilçelerinden birindenim." "O zaman seni nasıl milletvekili yaptılar" diye sordu. AK Parti içerisinde teşkilatımızın hemen hemen her kademesinde görevde bulundum. 2011 yılında o dönemki Başbakanımız, kurucu Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın "Gençleri Meclis'te görmek istiyorum" şeklindeki çağrısını kendimize bir görev addettik. O dönemde aday olmuştum. Aday adayı olduğumda 'özgeçmişim, çalışmalarım iyi bir şekilde incelenirse, ben partimin adaletine güveniyorum. AK Parti bana listedeki sıralamada yer verir' diye düşündüm. Hakikaten hiç kimsenin ümidinin olmadığı bir noktadan 6. sıradan listede yer aldım. O dönemde 6. sıranın bir mesaj olduğunu yorumlamıştım. Ben de o mesaja uygun şekilde çalışmalarımı yerine getirdim. Hatırlarsanız o dönemde "AK Parti’nin 6. sırası ne kadar şanslıysa MHP ve CHP’nin de 1. sıralarının o kadar şansı vardır. Eğer onlar seçilirse ben seçilemeyeceğim, ben seçilirsem onlar seçilemeyecekti. AK Parti’nin yine 1. sırası neyse 6. sırası da odur" mesajını vermiştim ve "İnşallah bu seçimi alacağım" demiştim. O dönemde gerçekten önemli çalışmalar yaptık, gayret ettik. Ama nasip olmadı. Rekor bir oy almış olmamıza rağmen seçilemedik. 6. sıra milletvekili adayı olarak seçimden sonra tek başına iktidar olmuş bir partide Ankara’da çok farklı görevlerde de olabilirdim. Böyle imkanlarım da vardı ama ben "Trabzon’da kalacağım" demiştim. Bu da aslında siyasi hayatımda aldığım doğru kararlardan birisidir.

SİYASİ HAYATIMDAKİ EN BÜYÜK SINAVIMDI

2015 Haziran seçimlerinde tekrar aday olduğumuzda 6. sırada bize görev verdiler. 'Bu benim siyasi hayatımdaki en büyük sınav' diye düşündüm. Ama bir taraftan da şükrettim. Allah'a şükürler olsun ki, benim bu kadar basit bir sınavım vardır. Eğer ben davama sadakatliysem, davama bağlıysam, liderime bağlıysam 6. sırada bile kazanamayacak olmama rağmen bir önceki seçimle bir nevi teyit edilmiş oldu. Kazanamayacak olmama rağmen yine çalışmalıyım, eskisinden daha fazla çalışmalıyım diye düşündüm ve hemen o 6. sıra psikolojisini üzerimden atıp çalışmalara başladım. Bir de ikinci kez 6. sırada olduğumda Türkiye’deki 7 Haziran seçimlerinde oluşturulan şer çetesini gördüm ve "Bu, bundan sonra sıra meselesi değildir" dedim. Bundan sonra 'AK Parti lehine her gün ne kadar oy alabilirsem bu benim bu mücadeledeki bir katkımdır' diye değerlendirdim. Üzerime düşeni de yaptım. 1 Kasım’da aday olmamak olmazdı. Sadece yaptığımız istişarelerle beraber tekrar aday olma durumumuz oluştu. Yine 6. sırada gözüküyordum. Son anda zannedersem yapılan istişareler doğrultusunda Nihat Tosun listede yer almadı. Onun boşaltmış olduğu 5. sıraya biz geldik. 5. sırada yer almamızda Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Süleyman Soylu'ya çok teşekkür ediyorum. Aslında biz ilk baştan 5. sırada tereddüt yaşasak da onlar bunu stratejik bir şekilde değerlendirdiler. Bilinçli bir şekilde özellikle bizi 5. sıraya layık görmeleri bizim için gurur verici bir olaydı. Sonuçta sahaya indiğimizde 'zaten AK Parti 4 milletvekili çıkarıyor. Biraz daha çalışalım da Salih de Meclis'te olsun' dediler. Halkımızda takdirini ve güveninin partimize daha fazla gösterdi. Hemşehrilerimizin bize karşı göstermiş oldukları o teveccüh, o kadirşinas duyguyu da hiçbir zaman unutmayacağız.

ANKETLER AK PARTİ’NİN %55 OY OLACAĞINI GÖSTERİYOR

Muhalefetin görüntüsünü dikkate aldığımız zaman, özellikle muhalefetin hükmetme, hükümet kurma, Türkiye’yi yönetme iradesinin olmadığını, Türkiye’de iktidar olma iradesinin olmadığını anlıyoruz. Bir taraftan HDP’ye bakıyorsun, Kandil'in sözcüsü, altını çizerek söylüyorum, terör örgütünün stratejik hedeflerini gerçekleştirmek üzere tamamen Kandil'den gelen talimatları yerine getiren meşrutiyetini kaybetmiş siyasi parti olarak faaliyette bulunuyordur. Bir taraftan MHP’ye bakıyoruz, şu an son tartışmalarla beraber kendi içerisindeki mücadele ile baktığımızda onun da bir alternatif olmadığını görüyoruz. Şu an seçim olsa vatandaş kime oy verir? Yapılan anketlerde AK Parti’nin oyu yüzde 55 görünüyor. CHP, MHP ve HDP’de düşüş var, özellikle de HDP’nin baraj altında kaldığı görünüyor.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap