"Fenerbahçe, Trabzonspor'a hemen hemen her hafta kıyak geçiyor" dersem, öküzün altında buzağı aramakla iştigal edenler yine hücuma geçeceklerdir.

Geçerse geçsinler! Trabzon'da Fenerbahçe söz konusu olduğunda, gerçeklerin abartılarak neredeyse masal haline dönüştürüldüğüne inanan ve de bunu da açık açık beyan edenlerdenim! Hem de, neredeyse Trabzonspor'un tüm enerjisini, Türk futbolunda Trabzon gerçeğini, sadece ve sadece Fenerbahçe karşıtlığı üzerinden anlatmaya çalışanlar rağmen... Ben Trabzonspor'un bir reaksiyon değil, aksiyon hareketi olduğunu düşünenlerden, ya da öyle olması gerektiğine inananlardanım.

Her neyse, gelelim asıl konumuza ve yine Fenerbahçe mahreçli olana.

2017-2018 sezonu fikstürüne göre Fenerbahçe kiminle karşılaşıyor ise Trabzonspor bir hafta sonra o takımla maç yapıyor. İşte Trabzonspor'a, Fenerbahçe'nin kıyağı da bu noktada oluyor.

Nasıl mı?

Fenerbahçe ile Kadıköy'de veya kendi sahasında karşılaşan her takım ister istemez yüksek tempoda mücadele ediyorlar. Bunun sonucunda da ya sakatlanma, ya da kart görerek cezalı duruma düşme pozisyonu ile karşı karşıya kalıyorlar. Bu da bir hafta sonra bu takımlarla karşılayacak Trabzonspor'un işini öyle veya böyle kolaylaştırıyor. Mesela bu hafta Bursaspor'da Aziz Behich kart cezalısı durumuna düştü. Trabzonspor'a karşı oynayamayacak. Eh; bu da fena bir kıyak sayılmaz mı?

***

BURAK OLMAK, BÜYÜK OLMAK!

Burak Yılmaz, İstanbul'da tehlikesi büyük ama sonucu küçük bir kaza geçirince, spor medyasında hatırı sayılır ölçüde yer aldı.

Kimse çıkıp da, "bu kadarına ne gerek vardı" demesin.

Çünkü, Burak Yılmaz, Çin'i bırakıp, "Futbol hayatımı Türkiye'de, Trabzon'da tamamlayayım" dediği andan itibaren, "usta" statüsüne sirayet etmiştir. Ustaların da yediğine içtiğine dikkat etmesi gerekir. Çünkü, çıraklar, kalfalar ustaları örnek alır.

O nedenle, Burak Yılmaz'ın dönüşü sonrasında Trabzonspor'da da görüldüğü şekilde yüklendiği misyon, O'nun her konuda çok ama çok daha dikkatli olmasını zorunlu kılmaktadır.

Hadi, "Büyük olmak kadar, büyük kalabilmek de önemlidir" diyerek, "anlayana sivrisinek saz" hesabıyla kapatalım!

***

SPOR DAİRESİ BAŞKANLIĞI TAMAM!

Sizinle olması gereken bir gerçeği, bizim lugatta "asparagas" olarak diye tarif edilen bir haber ile paylaşmaktan başka çarem kalmadı!

Asparagas yani; "masa başında uydurulup gerçekmiş gibi yayımlanan yalan" demek olan haber "keşke gerçek olsaydı" diye hayıflanmadım değil!

Ama anlaşılan o ki biz hayıflanmaya devam edeceğiz! Baksanıza, Trabzon'u tarif ederken ilk cümlelerden biri olan "Spor kenti" gerçeğine rağmen, Trabzon Büyükşehir Belediyesi bünyesinde Spor Dairesi Başkanlığı halâ hayata geçirilemedi. Nedeni konusunda makul ve mantıklı bir gerekçe bulamadığım için de yakında "öküzün altında buzağı arayanlar" arasına girersem şaşırmayın! Ama, Allah için söyleyin; beni şaşırtanların hiç mi eksiği, kabahati yok?

***

SAHA MI? YATAK MI?

Türk futbolunda adeta dermanı olmayan bir hastalık tebelleş oldu! Maçları yere yatmadan tamamlayan futolcu yok gibi.

Geçen bir maçta hesap ettim, futbolcular tamı tamına 26 kere yere yattılar ve en az bir dakika süre dolmadan da kalkmadılar.

Anlayacağınız statlarda yapılan bu iş, ayakta oynama değil, yerde yatma üzerine inşa edilmiş hale getirildi.

Çözüm nedir? Hakem ne olursa olsun, yere yatan (çok olağanüstü şartlar hariç) kendi ayağa kalmadıktan sonra onu hiç görmeyecek, saymayacak. Çünkü başka çare kalmamıştır, bu hastalığın tedavisi için.