İsrail’in adım adım bugüne taşıdığı, Trump’ın ise “Ben bunun altına imzamı atarım” diyerek günümüzü yarattığı Kudüs’ün haksızlığa uğramış hali için, İslâm Dünya’sının (ki çoğu sözde kalmış durumda) hangi çabayı gösterdiği tüm çıplaklığı ile apaçık ortadadır.

İlk yazımda belirttiğim gibi, Hacı Bektaş Veli’nin

“Her ne arar isen kendinde ara, Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da değildir”ini anlamayan ve algılamayan bir İslâm Alemi var ortalıkta...

*

İsterseniz, gelin konuları ve coğrafyayı iyi tahlil edebilenlerden olan Levent Gültekin’in, “Kudüs meselesi ve Müslümanların içler acısı hali” yazısından üç beş satır paylaşalım:

“Onlarca yıldır adım adım uygulanan bir politikanın neticesi bu.

Peki hal buyken Filistin’i, Kudüs’ü önemseyen Müslümanlar ne yaptılar? Ne yapıyorlar?

Bağırmak, kızmak, tehdit etmek.

Bir de dua ile bütün sorumluluğu Allah’a havale etmek.

60 yıldır “Allah’ım İsrail’i kahret” bedduasıyla sonuç alacağını düşünen milyonlarca Müslüman var.

Fakat bunca yıldır milyonlarca insanın dualarının niçin bir sonuç getirmediği üzerinde düşünmeden; bıkmadan usanmadan aynı yolu deniyorlar.

Hatta bunca duaya rağmen nasıl oluyor da İsrail her geçen gün daha fazla güçlenirken, İslam ülkelerinin ise her geçen gün daha da etkisiz hale geldiğini de sorgulamıyorlar?

Beddua, Müslümanlar için sorumluluktan kaçmak, tembelliğin sebep olduğu güçsüzlüğün ve çaresizliğin üzerini örtmekten başka bir anlam taşımıyor.

Yani haksızlık yapana karşı duracak bir güçleri olmadığı, o gücü elde edecek bir aklı ve enerjiyi oluşturamadıkları için meseleyi Allah’a havale etme kolaylığına kaçıyorlar.

Halbuki İslam bütün tedbirleri almayı, bütün sorumluluğu yerine getirmeyi ve sonucu Allah’tan beklemeyi vaaz ediyor.

Müslümanlar ise tam tersi, hiçbir şey yapmıyor ve slogan atarak sorumluluktan kaçıyorlar.”

***

KUDÜS İÇİN, YİNE DE YÜRÜRKEN...

Çok fazla değil, hiçbir işe yaramayacaktır, ama yine de “hiç yoktan iyidir” diyerek Kudüs için yürüyelim!

Ama yürürken her adımda imanımızı ve inancımızı sorgulayarak şu hadisi de hatırlayalım:

“Bir haksızlık gördüğünüzde önce elinizle, gücünüz yetmiyorsa dilinizle engel olmaya çalışın, o da olmuyorsa kalbinizle (içinizden) buğz edin. Bu da imanın en zayıf noktasıdır.”

***

KISSADAN HİSSE...

Bir sofu değirmene buğday götürdü.

Değirmenci: Şimdi zamanım yok.

Sofu: Şimdi buğdayımı öğütmezsen, sana, değirmenine ve eşeğine bela gelmesi için dua ederim!

Değirmenci: Senin her duan kabul oluyor mu?

Sofu: Evet.

Değirmenci: Öyle mi? Dua et de buğdayın öğütülsün bakalım!