Gazetelerin ilk sayfalarına göz atıyorum; her birinde uyuşturucu ile ilgili en az 1-2 tane haber...

Kimi; “PKK’nın uyuşturucu gelirlerinden” söz ediyor.

Kimi; “Ülke genelinde aynı anda 20 ilde yapılan uyuşturucu operasyonunu” haber yapıyor.

Kimi; “Okul önlerindeki uyuşturucu satıcılarına” dikkat çekiyor.

Kimi; “Uyuşturucu kullanma yaşının 10’un bile altına düşmesi” afeti ile ilgili rakamlar veriyor.

Kimilerinin de; “düşünceler çeşitli iletişim araçları ile uyuşturularak yönlendirilmesinden” dem vuruluyor.

*

Anlayacak olduğunuz, her bakımdan zenginleştikçe, zekileşmiyor ben diyeyim, “uyuşturuluyoruz”, siz söyleyin “uyuşuyoruz”, onlar desin, “uyuşturucu kullanıyoruz!”

Anlatmak istediğimiz, öyle veya böyle, bir şekilde aklımız da, gönlümüz de, bedenimiz de, ruhumuz da uyuşuyor, uyuşturuluyor.

Kimisi uyuşturucunun maddesi ile kimisi de propagandası ile!

*

Bugün cuma;

Hoca hutbeye çıkar da, “ama maddesi ile ama propagandası ile uyuşturuluyor iseniz günaha giriyorsunuz. Hesabı ahrette vereceksiniz” derse “Hele bir ölelim. O zaman icabına bakarız” diyerek geçiştirmeyin!

Çünkü; “Ahret ile dünya zerre ile birbirlerine bağlıdır. Bir an sonra mıntıkanız değişebilir.”

***

NEUZÜBİLLAH

Hoca Nasreddin’e sormuşlar; 

“Neuzübillah” demeden yol almak için ne yapmamız gerekir?

Hocanın cevabı: “Fî Sebîlillâh” diyerek adım atmak yeterlidir.

***

EN ÇOK ARTANLAR LİSTESİNDE...

Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde, “Kendisine çıkar ve yarar sağlayacak olanlara aşırı bir saygı ve hayranlık göstererek yaranmak isteyen kimse, şaklaban” olarak tarif edilen “Dalkavuk” son yıllarda “En çok artanlara sahip olanlar” listelerinin başında yer alıyor!

Hem de dalkavukluğun çeşitleri arasında yer alan çanağı, kimi zaman tutacak, kimi zaman da yalayacak dereceye vardıranların sayılarının artması ile!

Hem de, şeytana bile “Haçan bunlar var idi, beni niye yarattın” dedirtecek kadar!

***

NERELERİ EKSİLİR?

Tamam, diyelim ki, sokaktaki “Sivile tanınan hakkı birileri yanlış anlıyor, anlatıyor.”

İyi de, o birileri de bu devletin vatandaşı değil mi?

Hem de hatırı sayılır oranda...

Şimdi, “Bu şekliyle doğrudur” diyerek mevcut yazılı şekilde ısrar edenler, yarın “yanıldık, anlayamadık, bilemedik, göremedik” deme ihtimalini de ortadan kaldırmak için, şu maddeye 2-3 kelimelik yeni bir KHK ile “14 Temmuz-17 Temmuz 2016 arası” ibaresini ekleseler nereleri eksilir?

Eksilen gereksiz tartışmalar olur! Acaba diyorum; ciddi konular göz ardı edilmek için gereksiz tartışmalar mı sürdürülmek isteniyor?