Devletin halk için
var olduğunu biliyoruz. Ama halkımızın nasıl yaşadığını biliyor muyuz acaba?
Bir kere şuna açıklık getirmeliyiz. Halk nedir? Halk derken kimlerden söz
ediyoruz? Halk; Toplum olarak aynı toprak üzerinde yaşayan ve kültürel bağlarla
politik kurumlarla birleşmiş insanlar bütünüdür. Bizler bu bütünün bir parçası
olduğumuzu düşünürsek, yaşamımızı her geçen gün ağırlaşan koşullarda sömürmemiz
içler acısı.
İnsan olmanın, insanca yaşamanın en önemli iki erdemi
vardır.
Üretmek ve Paylaşmak…
Yurt ekonomisi, yıllardır sorumsuzca yönetiliyor. Ülkemizde
insanların, genel ve yerel kaynakları ele geçirmenin hırsı içinde türlü
entrikaların peşinde olduğunu görüyoruz. Tabii ki bu oyunlar dünya genelinde de
var. Ayrıca saygının, sevginin ve eşitliğin kalmadığı bir düzende mutlu olmaya
çalışan vatandaşlarımız yaşamla hiçbir zaman barışık olmayacak. Sizler, bizleri
yönetenler söyler misiniz eli nasır tutmuş ve anlı çatlamış insanlarımızla,
boğaza karşı şatolarda, villalarda kuş tüyü yataklarda yatan insanlar aynı olur
mu? Milletin efendisi dediğimiz köylülerimiz, onca zorluklarla ürettiği çayını,
fındığını, zeytinini ve pamuğunu satarak devletine vergisini veriyor. Çocuğunu
okutuyor. Evinin ihtiyaçlarını karşılıyor. Üstelik ürettiklerini yeteri kadar
insanlarla paylaşıyor. Ancak, çamura batmış bir avuç zavallılar,
Eğlencede sınır tanımaz. Devleti soyanlar ne yazık ki
başımızın tacı oluyor. İşte soru karşımıza
çıktı. Hangisi halk? Elleri nasır tutanlar mı, yoksa villalarda ve yalılarda
oturanlar mı? Çok garip değil mi? Acı olan önemli bir gerçek daha var. Dünyanın
hiçbir yerinde halkını sömüren devlet yönetim anlayışı yoktur.
Ülkemizi yönetenler, halkımızın yaşamsal sorunlarına çözüm
bulma zorunluluğunu unutmuş gibi kendi çıkarlarını koruma çabası içindeler. Bu
olumsuzluklara dur diyecek bir yönetici gördünüz mü? Evet, gerçekten bu ülkede
yaşamak bir sanattır. Bu sanatı yapanlarda eli nasır tutan halkımızdır.
Halkımızın iniltilerine kulak verin. Ama dinleyen ve gören bulabilirsek!