Tarih yalan söylemez. Avusturya Milli Kütüphane arşivi /
1915
Dr. Yüzbaşı Ragıp ve Alman Hemşire Erica’nın hüzünlü
hikayesi….
Ragıp Selanik’liydi. Mustafa Kemal’le akrandı, 1881 doğumluydu, askeri tıbbiyeden mezun
oldu, hekim yüzbaşıydı. Eğitim için Almanya’ya gönderildi. Görev yaptığı
hastanede Erica’yla tanıştı, hemşireydi, beline kadar örgü sarı saçlı, tipik
Alman güzeliydi.
Ragıp’ın aklı başından gitti, kaçamak bakışlarla
kendisini süzen o mavi gözlere kelimenin tam manasıyla vurulmuştu. Ragıp’ta
filinta gibi delikanlıydı, üstelik Almancayı akıcı şekilde konuşuyordu,
espriler mespriler, romantik cümleler filan, kızı bağladı, flört etmeye
başladılar.
Doğrusu Erica da ilk günden gönlünü kaptırmıştı ama,
mantığı engel oluyordu, Alman gerçekçiliği ağır basıyordu. Çünkü, özellikle
babasının ne cevap vereceğini çok iyi biliyordu. Bir Türk’le bir Müslümanla
evlenmesine asla müsaade etmezlerdi. Ayrıca kendisi koyu bir hıristiyan
sayılmazdı ama, bir Türk’le evlense bile din değiştirmek istemiyordu.
Ragıp dedi ki, babanı sen bana bırak, dinlerimiz
konusunda ise düşündüğün şeye bak, ben
seni böyle sevdim, sen beni böyle sevdin birbirimizi neden değiştirelim ki?
Sonra gitti, bir buket çiçekle kapıyı çaldı, bizde gelenek böyledir dedi.
Allah’ın emri peygamberin kavliyle Erica’yı istedi, sizi ikna etmek için ne
demem gerektiğini günlerce düşündüm, inanın bulamadım, sadece şunu
söyleyebilirim, kızına aşığım dedi.
Adeta sihirli iki kelimeydi. Zor kolay oldu. Medeni
kimliğiyle , medeni cesaretiyle, aileyi etkilemişti, kayınpeder ikna oldu, peki
dedi hemen bir hafta sonra Almanya’da evlendiler. Mutluluktan uçuyorlardı. Boy
boy çocukların hayalini kuruyorlardı. Maalesef… Osmanlı seferberlik ilan etti.
Ragıp bir saniye bile tereddüt etmedi, vatan topraklarında kapışma başlarken,
Almanya’da duramazdı, Erica’yı karşısına aldı, sana bunu yapmak istemezdim ama,
gitmem lazım dedi, ölmezsem bekle beni…
Erica hiç cevap vermedi. Açtı yatak odasındaki dolabı
bavulu çıkardı çoktan hazırlanmıştı. Ragıp’a sarıldı sen nereye ben oraya dedi.
İlk trenle İstanbul’a geldiler. Ragıp Taşkışla hastanesindeki görevine
gidiyordu. Dört ay böyle geçti. Ragıp Çanakkale’ye cepheye başhekim yardımcısı
olarak atandı. Erica bavulunu hazırladı ve at arabasıyla Çanakkale’ye geldiler.
Erica bu kez yalnız değildi, Sahra hastanesinde gönüllü hemşire olarak çalıştı.
Savaş patladı. Ragıp devamlı ameliyatlarda Erica kan revan gazilerin başında
dolaşıyordu. Gazilerimiz Erica’ya ana hatun ismini takmışlardı. 17 Aralık 1915
saat üç suları İngiliz keşif uçakları hastaneyi bombaladı. Ana hatun orada
hayatını kaybetti. Askeri tören düzenlendi ve kabrinin kitabesine Osmanlıca ifa-yı vazife esnasında top mermisiyle terk-i
hayat eden madam yazıldı.
(Avusturya Milli Kütüphane Arşivi/1915)