Dilimin ucuna öyle kelimeler geliyor ki söylememek için
yutuyorum. Türk oğlu Türk olan Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün anıtına ve
Adalet Heykeli’ne yapılan saldırıları lanetle kınıyorum. Atatürk’e saldırmak,
Türk milletine ve Türkiye’ye saldırmaktır. İşte bunun için bu tip alçaklıklara
soyunan herkes kalın kafasına Atatürk’ün, ‘Taş kırılır, tunç erir ama Türklük
ebedidir’ sözünü sokmasını isterim.
Bakın Atatürk’ün, “Ben diktatör değilim. Benim kuvvetim
olduğunu söylüyorlar, evet, bu doğrudur. Benim arzu edip de yapamayacağım bir
şey yoktur. Çünkü ben zoraki ve insafsızca hareket etmesini bilmem. Bence
diktatörlük, diğerlerini ram edendir. Ben kalpleri kırarak değil, kazanarak
hükmetmek isterim” sözlerini gönülleri paramparça edenlere armağan ediyorum.
Milli Mücadele’nin başladığı Samsun’un İlkadım ilçesinde
Atatürk’ün anıtını yıkmaya yeltenen iki alçağı iyi tahlil etmek, kanlarını
kontrolden geçirmek gerek. Hangi aklın ürünü, hangi kandan olduklarına iyi
bakmak gerek. Atatürk ve silah arkadaşlarının yoktan var edip kurduğu
cumhuriyette onun heykeline tahammül edilemeyecek duruma bu iki serseriyi kimin
getirdiğine bakmak gerek.
Millet olarak Atatürk’ün, “Hürriyet olmayan bir memlekette
ölüm ve çöküş vardır. Her ilerleyişin ve kurtuluşun anası hürriyettir”
sözlerini hiç unutmamamız gerekir. Bu nedenle asil bir millet olarak
özgürlüğümüzü bir kişinin iki dudağının arasına teslim etmemeliyiz.
Atatürk, “İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik,
geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu ‘ben’ kelimesiyle ifade
edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni
hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların
rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri
şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan,
yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!” İşte bu nedenle hepimiz
Mustafa Kemal’iz.
Atatürk’ün anıtına saldıran bu serserilere ve Atatürk’e,
emanetlerine, armağan ettiği cumhuriyete, devrimlerine, Türklüğe el ve dil
uzatanlara Neyzen Tevfik ya da Mutlu Çelik’e ait olduğu söylenilen bu şiiri
armağan ediyorum.
“Esir iken mümkün müdür ibadet
Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden de soğuyacak bu millet
İşgaldeki hali sakın unutma
Atatürk'e dil uzatma sebepsiz
Sen anandan yine çıkardın amma
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz”
YETTİ ARTIK
Gözünüz aydın, başta iktidar olmak üzere siyaset sahnesinin
aktörleri. Milleti ne duruma getirdiniz. Kullandığınız dil bölmeye,
parçalamaya, kutuplaştırmaya, ötekileştirmeye, senden, bizden anlayışının
hortlamasına neden olmaya başladı.
Ekonomisini dibe vurdurduğunuz millete cinnet geçirmeye
başladı, çoluğunu çocuğunu döven, karısını kesen öldüren, çalan, çırpan
kasvetli bir dünyaya mahkum olanlar her türlü melaneti yapmaya başladı.
Ülkemizde milletin kalbi öyle kırıldı ki. Gönüllere
girilmesi için ne kadar söz söylense de, başta bunu söyleyenler kalpleri
kırmaktan geri kalmıyor. Bilesiniz ki kalbini kırdığınız millet sizi tarih
boyunca affetmez.
Alacağınız birkaç oy uğuruna ağzınıza ne geliyorsa söylemeye
başladınız, Allah aşkına bunları söylerken hiç mi aynaya bakmak aklınıza
gelmiyor? İktidarı, muhalefeti yok aslında birbirinden farkınız bilesiniz.
Ülkenin, milletin refahı için söylenmesi gerekenleri dile getirmek yerine al
sana hakaret, benim hakaretim seninkinden daha iyi yarışına girdiniz, sonuç ne
oldu hüsran… Rahatladınız mı ülkemizi bu hale getirdiğiniz için?
Tehditler, küfürler havada takla atıyor, beğenmediğinizi
dövdürüyorsunuz, yaptırımlar uyguluyorsunuz, içeri tıkıyorsunuz, kalemini
kırıyorsunuz, engeller, duvarlar örüyorsunuz, sanıyorsunuz ki bunlarla
yıldırarak bir yerlere varırsınız. Olmaz beyler olmaz, yemez beyler yemez,
millet artık sizin bel altı siyasetinizden bıktı, ne yapalım diyorsanız çok
fazla geriye değil, merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i, eski başbakanlar
merhum Bülent Ecevit’i, Necmettin Erbakan’ı, Alparslan Türkeş’in neler
dediğine, konuşurken nelere dikkat ettiklerini bir izleyin yada okuyun beyler
okuyun da belki uslanırsınız. Yetti artık!
NOT: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu
kar yağışı sonrası eleştiriye tutanlar, ona belediyecilik dersi verenler,
Isparta’mızda hayat felç oldu, neredesiniz? Yoksa Isparta’da kesilen
elektrikler sizin de sesinizi mi kesti?