Ülke olarak her ile üniversite açtık, özel
üniversitelerimizle birlikte üniversite mezunlarımızın sayısı her geçen gün
artıyor. Üniversitelerde yanlış planlamalar sonucu aynı bölümden neredeyse her
üniversitede var.
Üniversitelerin konum, koşulları ve bulundukları yöreler ile
ülkemizin ihtiyacı olan dallarda daha fazla yetişmiş evladımızın mezun olmasını
sağlamanın daha faydalı olacağı söyleniyor. Bakın Türkiye’de 70’in üzerinde
iletişim fakültesi bulunuyor. Her yıl 5 bin civarında evladımız mezun oluyor,
bu evlatlarımızın yüzde 5’i okuduğu alanda iş buluyor, diğerleri ise işsizler
ordusuna katılıyor.
Hele hele son dönemde kimyası ile oynanan medyanın gazeteci
olarak bünyesine personel katma şansı ekonomik koşullar ile birlikte kaybolup
gitti. Mevcut durumda araştırmalar her üç gazeteciden birinin işsiz olduğunu
ortaya koymakta.
Düzenlenen çalıştayda, “Gazete ve TV’lerin büyük bölümünün
patronları aynı zamanda farklı sektörlerde iş yapan ve hükümete yakın isimler.
Muhalif medya davalar, tutuklamalar, ağır para cezaları ile baskı altında
tutulmaya çalışılıyor. Gazetecilerin örgütlenmesinin yolu kapatılıyor. Basın
kartları iktidarın belirlediği isimlerden oluşan komisyon tarafından
belirleniyor. Basın kartı olmayanların yıpranma payı ellerinden alınıyor”
tespitleri yapılmış. Bu tespitler mevcut iktidar döneminde medyanın
sorunlarının daha da büyüdüğü gözler önüne serildi.
SEROK
Diyarbakır'da Erdoğan'a 'Biji Serok' tezahüratı yapılmasının
ardından Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na ‘Serok’ suçlaması
yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bu konudaki yorumunu millet bekledi.
Bahçeli, Cumhurbaşkanına yapılan tezahürat hakkında ne düşündüğünü belirtmek
yerine Davutoğlu’na, “Serok Ahmet fitneyi bıraksın, buradan kendisini doyuracak
ekmek çıkmayacaktır. Onun Serokluğu Türkiye'nin temelini dinamitlemenin
şifresidir. Serok Ahmet gafletin pençesindedir. Serok Ahmet zillet çamuru
içinde çırpınmaktadır. Siyasette zillet ittifakına melanet bir rol biçilmiştir”
suçlamasında bulundu. Bahçeli’nin bu yaklaşımına partisinin tabanı ve
kamuoyundan, ‘Serok’un anlamı kişiye göre değişmez. Bahçeli beklentilere cevap
vermek yerine topu yine taca attı” eleştirisi geldi.
DÜŞÜN TRABZONUN YAKASINDAN!
Trabzon’da yapılan Ganita-Faroz Sahil Bandı Düzenlemesi
Kentsel Tasarım projesi için 47.5 milyon TL ödeyecek. Proje kapsamında yalnızca
fıskiyelere 2.5 milyon TL harcanacak denilerek eleştiri getirilmiş. Trabzon
için olumsuz bir gelişme olsa da üzerine atlasak diye bekleyenler işbaşı yaptı.
Sakın fakir edebiyatı da yapmayın. Yapanlara bu kentin denizle arasına duvar
çekilirken neredeydiniz diye sormak gerek.
Düşün bu kentin yakasından! Ganita’nın ne halde olduğunu,
deniz ile kentin arasına duvarlar örüldüğünü görmezden gelip, şimdi bu duvarların
yıkılıp kentin denizle buluşması adına atılan adımlara fıskiye üzerinden atıfta
bulunmak inandırıcı değil.
Sahilin pis kokudan kurtulması, kentin denizle arasındaki
duvarın yıkılmasına gayret edenler laf olsun torba dolsun diyerek gölge oluyor.
Milletin ayağını sokacak deniz kıyısı kalmamıştı bu kentte. Bırakın kent
yaşayanı denizle buluşsun.
HAYDİ AŞIYA
Virüs belası ile mücadele ediyoruz. Biri gidiyor diğeri
geliyor. SWon olarak delta tehlikesi yayılıyor. Burada lafı evirmeden
çevirmeden millet olarak ne yapıyoruza geleceğim. Maske, mesafe ve temizlik
diye diye ilgilisi, yetkilisi yetkisizi herkesin ağzında tüy bitti. Ne kadar
uyuluyor derseniz bir türlü düşmeyen vaka sayılarına bakın derim.
Diğer taraftan aşı olmamak için direnenler var. Tıp dünyasının
aşı konusunda çağrılarına kulak asılmamasının adını varın siz koyun. Dünya
milletleri aşılanıyor, bir kısım aşıya karşı çıkıyor. Bu illete bulaşmamak için
aşı şart kardeşim şart. Olmazsan virüs seni yiyip bitirecek.
Seni yemesi bir tarafa çevrendeki masum insanlara da
bulaştırıp onlarında hayatlarını çalacaksınız. Biraz vicdanınız var ise haydi
aşıya, olmazsanız öleceksiniz bilesiniz. Bu arada aşı olmayana bileklik
takılsın ya da yaptırım uygulansın.