Emekli amirallerin bildirisi ortalığı toz duman etti. Bildirinin içeriği, kullanılan üslup ve yayımlanış saati elbette tartışılacak ve irdelenecektir. Bildirinin altında imzası olanlar ile ilgili olarak ülkemizin yargısı gereğini yapıyor.

Yaşanan bu gelişmenin hafife alınmayacağını hepimiz biliyoruz. Önümüzdeki zaman diliminde gelişmelerin sonuçlarını öğreneceğiz. Bildiriye tepkimi önceki yazımda koymuştum. Bu yaklaşımlar döneminin artık bittiğini görmek gerek. Ülke olarak muhtıralardan, bildirilerden, ayaklanmalardan ve darbelerden çok çektik çok. Artık sandıkla gelenin sandıkla gitmesi, ülkemizde herkesin savunacağı bir yöntemin demokrasi olduğu gerçeğini de hatırlatmak isterim.

Emekli amiraller ile ilgili sorgulama sürerken 81 ilimizde 910 dernek, 408 vakıf, 27 üniversite, 113 oda, 550 sendika ve 46 federasyon suç duyurusunda bulunarak işi sulandırmıştır. Gönül isterdi ki, suç duyurusunda bulunanlar sarıklı cübbeli subaya, Yunanistan’ın adalarımıza el koymasına ve Atatürk’e yönelik saldırılara da aynı refleksi gösterseydi.

Laik Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devletidir. Demokrasinin en iyi şekilde işlemesi için herkesin mücadele etmesi gereken ayrıcalıklı bir ülkedir. Demokrasi sıkışınca sarılacak bir düşünce değildir. Yıllardır ülkemiz üzerinde oynanan oyunları izledik, bedellerini ödedik.

Bu saatten sonra millet ve ülke olarak kişilerin erkleri ve yanlış adımları için bedel ödemek istemiyoruz. Herkes aklını başına almalı, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün silah arkadaşları ile kazandığı zaferler sonrası emanet ettiği ülkemizde macera aramaya sapmamalı. Artık kapı arkası ya da aleni ülkemin ve milletimin sahip olduğu dinamiklerle oynayan ya da oynamaya çalışanların aklını başına alması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak isterim.

Gelin dinimizle, kitabımızla, namazımızla, ezanımızla, ibadetimizle, manevi kazanımlarımızla oynamayın, işleri tarikat ve cemaatlerin uhdesine bırakmayın. Gelin, Atatürk’ümüzü, silah arkadaşlarını, devletimizi, milletimizi, bayrağımızı, vatanımızı, insan haklarını, özgürlüğümüzü bir zümrenin ya da bir düşüncenin uhdesine mahkum etmeyin. Cumhuriyetimize ve demokrasiye hep birlikte sahip çıkalım. Hepimiz aynı gemideyiz, bilinmeli ki bu gemi batarsa hep birlikte batarız.

Emekli amirallerin onaylamadığımız bildirisi hepimizin bir kez daha şapkamızı önümüze koyup neden bu kaosu yaşadığımızı düşünmemize de vesile olmuştur. Düşünürken gelişmelerin ve yaşananların değerlendirmesini sadece Türkiye fotoğrafına değil, dünya fotoğrafına bakarak yapmakta fayda vardır. Çünkü ülkemiz sadece içeriden değil dışarıdan da gelen saldırıların hedefinde.

Emekli amirallerin bildirisi üzerine yazar Abdurrahman Dilipak’ın dile getirdiği satırlar arasında "Kimse, asker, bürokrat, yargıç, siyasetçi-sivil, akademisyen, ilahiyatçı, kim olursa olsun, o, mal ve makamın, unvan ve rütbelerin, kendisini ölümsüz yapacağını sanmasın. Her kişinin bu dünyada ve din günü, yaptıkları ve yapmaları gerekirken yapmadıklarının hesabının sorulacağı, uzayıp giden parmaklıklar arasında, kendi zindanlarında mahkum olacakları bir gün var.

İhtirasa dönüşen aşkı ve sınır tanımaz öfkesinden Allah’a sığınır. Ve de o akıl sahipleri haklı olmanın kendilerine haksızlık yapanlara karşı, haksızlık yapma hakkı vermediğini bilir. Sonra onlardan ne farkımız kalır ki" ifadelerini herkesin iyi analiz etmesinde fayda var. Kısacası kimse kendisini ölümsüz sanmasın.