SON DAKİKA
SON DAKİKA


Mustafa Kemal’i Gönderdim
26.10.2021

Bir alıntının günümüz ile ilgili yansımalara örnek olacağını umuyorum. Her işini Yüce Rabbimize bağlayanlar da bu alıntıdan ders çıkarır sanırım. “Bir köyün camisinde, imam cemaate vaaz vermektedir. Ansızın içeri dalan bir köylü, köyü sel basmakta olduğunu haber verir. Bütün cemaat hemen kendilerini dışarı atıp kaçar. Sadece imam, bütün ısrarlara rağmen köyü terk etmeyi reddeder ve Allah’ın kendisini koruyacağını söyleyerek camide kalır. Kısa bir süre sonra sular camiye ulaşır. İmam çaresiz minareye çıkar. Sular minarenin ilk katına yükselirken bir tekne imamı kurtarmaya gelir. Ancak dini bütün imam, Allah’ın kendisini koruyacağını söyleyerek tekneye binmez. Sular yükselir. İmam ikinci kata çıkmak zorunda kalır. Bir tekne daha gelir, ancak imam yine Tanrı'nın kendisini koruyacağına inancının tam olduğunu söyleyerek tekneye binmez. Sular iyice yükselir. İmam artık minarenin en tepesindedir. Bir helikopter yaklaşır. İçindekiler, durumun kötü olduğunu anlatarak, imama helikoptere gelmesi konusunda ısrar ederler. İmam helikoptere binmeyi de reddeder. Bir süre sonra sular iyice yükselir ve imam boğularak ölür. Kendisini ahiretin kapısında melekler karşılar.

Melek: 'Hoş geldiniz, buyurun...'

İmam: 'Cennete girmek istediğimden emin değilim..'.

Melek: 'Neden?..'

İmam: 'Biraz kırgınım...'

Melek: 'Ne oldu ki?..'

İmam: 'Ben hayatımı ibadet ederek geçirdim, insanlara hep iyilik yaptım, günahtan uzak durdum. Yaşadığım köyü sel bastı, herkes kaçtı ama Allah’ın beni kurtaracağına inandığımdan ben kaldım. Görüyorsunuz ki şimdi buradayım...'

Tam bu sırada yukarıdan, 'Salağa, iki tekne, bir helikopter gönderdik. Kurtarmak için daha ne yapacaktık? Böylesine geri zekâlının benim katımda da yeri yoktur' sesi gelir.

Yukardaki fıkrayı bizim milletimize uyarlamaya çalışacak olursak; muhtemelen Allah o gün geldiğinde bu ülke insanlarına şöyle seslenecektir; “Ben bu ulusa örnek alsınlar ve onu izlesinler diye Mustafa Kemal'i gönderdim. Musibetlerden kurtuluş yolunu, onun eliyle bunlara göstermeye çalıştım ama onlar hâlâ benden medet umuyorlar. Eh ben daha ne yapayım? Her kurtuluş için bir Mustafa Kemal gönderemeyeceğime göre her biri bir Mustafa Kemal olmayı öğrenmelidir.”

Kıssadan hisse ancak hiçbir zayıflığı olmayanlara mahsustur.

BİR KADININ YAŞAMA SEVİNCİ NOTLARI

Kadınlara karşı alçaklığın her gün artarak devam ettiği ülkemizde Ergür Altan’ın kaleme aldığı bu yazı biraz olsun vicdanları kuruyanların insafa gelmesine, utanmasına, kararan ruhlarının biraz olsun aydınlanmasına umarım neden olur.

“İnip çıkıyorum çocukluğuma kendi başıma boyadığım rengarenk merdivenlerle. Öpüyorum yaralarımı. Yaralarımı öperken buruk bir tat kalıyor dudaklarımdan ruhuma doğru süzülen. Ben de böyle bir kadınım işte, buruk tatlar koleksiyonu olan öperek dokunmayı öğrendim yaralarıma, çocuğuma, çocuklara. Anaçlığım buradan geliyor sanırım, kendime de annelik yapıyorum, çocuğuma da, çocuklara da. Bir kadın kendisinin hem çocuğu, hem de annesiyse, gülüşünün içinde inci tanesi gibi gözyaşları saklıdır, gözyaşlarının içinde çocuksu bir gülümseme.

BİR ACI NİYE BİRİKTİRİLİR

“Bana anneni anlat” derseniz kendimi anlatırım size. Acılarımı bal eyleyemesem de, en sevdiğim baharatları serperim acılarımın üzerine. Tarçın kokan kederlerim, kekik kokan yorgunluklarım, fesleğen kokan med cezirlerim vardır benim. Ortalığa dökmüyorum acılarımı, irili ufaklı saklama kaplarında, kavanozlarda biriktiriyorum. Bir acı niye biriktirilir bilir misiniz? Unutmama hastalığına tutuluruz biz kadınlar; gece yarıları saklama kaplarımızı, kavanozlarımızı açarız öyle özenli, öyle usulca. Yoklamasını alırız dalgınlıklarımızın, yalnızlıklarımızın, sitemlerimizin. Bir sınıf dolusu çocuk oluverir acılarımız; bir kadının bir sınıf dolusu zencefilli, hindistan cevizli, çörek otlu çocuklarıdır acılar, işte bu yüzden eksik olmaz kadınların hayatından baharatlar…

Geçenlerde bir cenaze törenine katıldım efendim; can`ımdan bir parçayı, -bacağımı- gömdüm otuz yedi numara bir terlikle. Menekşe ektim bacağımın üzerindeki toprağa. Bacağımın üzerinde menekşeler açsın istedim. Protezimin şefkatli sesini duydum o anda, ipince bir ses, sıcacık böyle. “Birbirimize emanetiz canım benim” dedi bana, “bacağının yerini tutamam ama, beraber yol alacağız yeryüzündeki yolculuğunda.” Aynanın karşısında günlerce protezimi seyrettim. Çocuğum geldi yanıma bugün, ben yine aynanın karşısındayken. “Anne” dedi, “ne güzel bir bacağın var senin.” Protezimi sevdi bir tanem. Annesinin kuzusu beni protezimden öpüverdi…

Ah, bir kadın sahiplendiği zaman bir protez bile can olur ona, yol arkadaşı, rehber, hatta evlat olur. Yaralarını öpen, acılarını biriktiren, bacağını toprağa verdikten sonra üzerine menekşeler eken bir kadınım ben. Eşim dedi ki çocuğumu parka götürmek için hazırlandığımda, “hayatım, eşofman altı mı giysen, ne dersin?” “Giyimime karışmaya mı başladın?” dedim. “İncinmeyesin diye” dedi, “İncitebilirler seni.” “Her halimle güzelim ” dedim. “Elbette güzelsin” dedi. Dedim ki, “Güzelliğimde protezimin de payı var, ben bugün bunu öğrendim…”

Kendisiyle barışık her kadın güzeldir. İncinmiş ruhumla barıştım ve bedenimle. Bir barış antlaşması değildi imzaladığım. Dopdolu bir kucaklaşmaydı ruhumla, tenimle, özlemlerimle, gömdüğüm bacağımla ve protez bacağımla. Üç bacağım var efendim, ikisi üzerimde, diğeriyse şimdiye kadar bana eşlik ettiği için kendisine minnet duyduğum ve vedalaştığım can parçam.

Vedalaşmayı da öğrendim. Beni incitenlere, tabiat anayı üzenlere, kabalaşanlara ve bacağım gibi hayatımdan gitmek zorunda kalanlara veda ediyorum sessizce.

Parktaki çiçeklere, ağaçlara, insanlara dedim ki, “Bir kadına bu kadar mı güzel yaraşır bir protez?” “Çok güzelsin tatlım” dedi bana, torunuyla elma şekeri yiyen seksen yaşlarında bir teyze. İşte o anda çoğalttığımı duyumsadım yine mutlu anları.

Notlar tutmaya başladım çocuğumla birbirimizi salıncakta sallarken; ruhumda bir kadının yaşama sevinci notları.”

Dilerim dünya lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” ve “Dünyada her şey kadının eseridir. Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.” sözlerinin karşılığını bulacak güzel günler geri gelir.



© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap