Sudan’da neler oluyor haberiniz var mı? 30 yıllık diktatör
Ömer el Beşir halk isyanı sonrası ordu tarafından görevinden alındı. Sonra ne
mi oldu? Laiklik yolunda ilk adım atıldı, din ile devlet işlerinin birbirinden
ayrılması ilkesi benimsendi.
Beşir döneminde geçilen İslami yönetim 30 yıl sonra son
buldu. Sudan halkı kurtuluşu laiklikte buldu, din ile devlet işlerinin
birbirinden ayrılmasına karar verdi. Sudan’da yaşanan bu gerçek bir kez daha
Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Büyük Önder Mustafa kemal Atatürk ve silah
arkadaşlarının ne kadar önemli olduğunu gözler önüne sermiştir.
Sudan’ın tüm vatandaşların haklarının gözetildiği demokratik
bir ülke haline gelmesi adına benimsenen laikliğin olmazsa olmaz olduğunu,
ülkemizde hala cumhuriyetin dinamikleri ile oynayanlara, dini siyasallaştırıp
milleti kutuplaştırmaya, ötekileştirmeye uğraş verenlere örnek olarak sunmak
isterim.
Din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasının önemini
Sudan’da bir kez daha gördük. Halk ‘kendi kaderimi kendim belirlerim’ dedi,
diktatörü alaşağı etti. Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ne
kadar önemli olduğunu sürekli dile getirdik. Uzun lafın kısası ülkemde laikliğe,
cumhuriyete, demokrasiye, insan hak ve hürriyetlerine dil ve el uzatmakiçin
uğraş verenler bilmeliler ki boş hayallerine bu ülkede fırsat verilmeyecektir.
Buna kim çanak tutuyorsa oda unutmasın ki, asil Türk milleti din sömürücülerine
ve din ile devleti yönetme hayalleri kuranlara fırsat vermeyecektir.
ÖTEKİ DÜNYADA YATACAK YERİ YOK
Salgınla boğuşuyoruz. Açıklanan rakamların gerçekçi
olmadığını herkesten duymaya başladık. Bilim adamları bile açıklanan rakamların
on kat fazla olduğunu söylemeye başladı. Sonunda CHP Genel Başkanı bunu
seslendirerek sağlık bakanına duyulan güvenin azaldığını dile getirdi.
Bakıyorum da taşeronlar iş başa düştü diyerek savunma hattına geçtiler.
Durun yahu!
Ne oluyor size, bir siyasetçinin söylemlerinin cevabını
muhatapları verir, gerekirse okkalı olarak bu cevap verilir. İktidara şirinleri
oynayacağız diye laf ebeliğini bırakın artık. Ülkemizin salgın illetinden
kurtulmasına katkı sağlamak için herkes görevini yapmalı.
Hergün onlarca vatandaşımız hayatını kaybediyor, biz
okulları açmakta ısrarcı oluyoruz. Beri gelin de geleceğimiz olan çocuklarımız için
yapılacak olan icraatlara ışık tutun, bırakın iktidara yalakalık yapmayı.
İktidar bugünkü tablonun yaşanmasından memnun mu; elbette
hayır. Tünelin ucunda ışığın görünmemesinin en büyük nedeni bence her kafadan sesçıkmasıdır.
Bilim Kurulu tavsiye eder, siyaset karar verir. Doğru da
Bilim Kurulu’nun tavsiyelerinin hayata geçirilmesi için karar alınır, siyaset
adına gelecek için karar verilmez. Aradaki ayrıntıyı kaçırmamak gerek. Kimsenin
siyasi iradenin karar almasına itirazı yok. Yeter ki alınan karar sağlık
dünyasının söylemleri doğrultusunda olsun.
Bakıyorum da ekranlarda salgınla ilgili herkes ahkam
kesiyor. Bir susun artık, yeter be yeter! Milletimizin sağlığını ilgilendiren
konuda doğrular etrafında buluşan uzmanların eylem ve söylemlerini tek elden ve
tek sesli olarak hayata geçirmek için yol alalım.
Salgının önlenmesi, toplum bilincini oluşturma, alınan kararlara uyulması adına çözümler sunmak, katkı koymak her bireyin görevidir. Hiç kimsenin bir başkasının hayatını tehlikeye atma hakkı yoktur. Böyle bir sorumsuzluğu kim gösteriyorsa onun öteki dünyada da yatacak yeri yoktur.