Unutmadık, unutmamak için 12
adalar konusunda siyasetçiler o kadar söz söyledi ki, milletin kafası allak
bullak oldu. Bu konuda en doğru tahlili yapacak olanda tarihçilerdir. Bugün 12
adalar konusunda belge ve gerçeklerden uzak o kadar söz söylenip bilgi kirliliği
yaratılıyor ki, gelin bu konuda Türk tarihçisi Yusuf Halaçoğlu’nun aşağıdaki
söylemlerini iyi okumamız gerek.
“12 adaları 1912’de verdik.
Nerde mi? Lozan şehrinin
Ouchy semtinde. Şu Lozan’da adaları verdik deyip oku emrinden uzak güruhun
meydanlarda Lozan’da verdik deyip algı yaratması bundan!!
Araştırmayan halk da: “ulan
savaşı kazandık- adaları verdik”e inandırıldı...
Osmanlı Devleti, bugün 12
Adalar olarak bilinen adaları İtalya'ya bırakıyor.
Sene 1912, “Uşi Anlaşması”dır
bu gördüğünüz anlaşma. İtalya'ya bırakıyor fakat geçici olarak.
Anlaşma şartlarına uyulduğu
takdirde adalar tekrar Osmanlı Devleti'ne geri verilecek.
Fakat şartlara uyum
sağlanmıyor.
Bu yüzden 3 yıl sonra, yani
1915'te Londra'da bu konu gündeme geliyor ve Londra Paktı denilen anlaşmada bu
adaların tamamı İtalya'ya bırakılıyor.
Bakınız itiraz eden hiçbir
padişah yok. Hiç sultan yok.
Adaları İtalya'ya bırakmakla
kalmıyorlar aynı sene bir de Çanakkale Boğazı'na dayanıyorlar ve Çanakkale
Savaşı'nı yapıyoruz.
Yani 12 Adalar önce Uşi'de,
sonra da 1915’de Londra'da İtalya'ya verilmiştir.
Osmanlı temsilcilerinden biri
Rumbeyoğlu Fahreddin Bey'dir.
Bu adam kim mi?
Türk milleti bir milli
mücadele verirken, Kuvayı Milliye'yi kurmuşken, bu adam Kuvayı Milliye'nin
karşısına Damat Ferit'in kurduğu Kuvayı İnzibatiye ile çıkan adamdır ve Yunan
ordusunun yanında olmuştur. Savaş kazanılınca sürgün edilenlerin arasında yer
almıştır. 12 Adaları İtalya'ya bırakan
heyetin içerisinde bu adam vardır.
Şimdi asıl olaya gelelim...
Uşi Anlaşması'nın ismini
aldığı Uşi, Lozan şehrinin bir semtidir. Bu yüzden 1912'de imzalanmış olan Uşi
Anlaşması, İtalyan tarihinde Lozan Anlaşması olarak geçer. Fakat bizim
bildiğimiz yani 1923'te imzalanan Lozan Barışı ile bu anlaşma birbirine
karıştırılmasın diye bu anlaşmaya Uşi denmiştir.
İşte arkadaşlar sahte kiralık
tarihçiler, yani Kadir Mısıroğlu, Armağan ve çetesi, bu durumdan faydalanıyor
ve 12 Adaların Lozan Anlaşması'nda gittiğini söylüyorlar.
Halbuki o Lozan başka, bu
Lozan başka. Ne yazık ki bunu bütün millete yutturdular ve böylece milletimizi
Lozan barışına düşman ettiler.
Bizim bildiğimiz Lozan
Anlaşması'nda ise bilakis Ege'de birçok ada Türkiye'ye geçmiştir.
Türkiye'ye Lozan Anlaşması
ile geçen bu adalar ise, son 10 yılda Yunanistan'a bırakılmıştır.
Bugün Yunan papazların mangal
yaptığı Ege adaları, uluslararası anlaşmaya göre halen daha Türklerindir...
MERHUM TÜRKEŞ’İN DOKTİRİNİ VE
DOKUZ IŞIK
Dün MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçeli’nin Türk Tabipler Birliği ile ilgili söylediği sözler üzerine MHP’nin
varoluşunun altında imzası olan merhum Alparslan Türkeş’in, hastanede yattığı
yıllarda doktorlarla olan iletişimini paylaşmıştım.
Merhum Türkeş’in aşağıdaki
özlü sözlerini de iyi okumak ve iyi yorumlamak gerektiğini AK Parti ile yol
arkadaşlığa yapan Bahçeli’ye hatırlatmak istedim.
Türkeş'in doktrini,
"Milliyetçilik, Ülkücülük, Ahlakçılık, Toplumculuk, İlimcilik,
Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik, Köycülük, Gelişmecilik ve Halkçılık,
Endüstricilik ve Teknikçilik" olarak dokuz ana ilkeye dayanıyor.
Merhum Türkeş, Dokuz Işık
doktrininde şu ifadelere yer veriyor: "Amacımız, milli sınırlarımızın
içinde yaşayan yurttaşlarımızı, hiçbir ayırım yapmaksızın, din, mezhep ve ırk
farkı gözetmeksizin kucaklamak, sevmek, insanca yaşama şartlarına
kavuşturmaktır. Millet ve ülke bütünlüğümüzü bölücü, her türlü sınıfçı,
mezhepçi ve ırkçı sistemlerin amansız düşmanıyız..."
Bunlarla bitmemiş, Türkeş,
“Ülkücüler, insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak
kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır” demiş. Ya şimdi?