Yüksek Seçim Kurulu İstanbul seçimini sandık kurullarındaki
usulsüzlük iddiasına dayandırarak iptal etti. Şimdi sandık kurulunda
görevlendirilenlerin koşullarını gözler önüne seren bir yazıyı siz sevgili
okurlarımızın dikkatine sunuyorum...
Sandık kurullarında görevlendirilen özel okul öğretmenleri
ve özel banka memurları tam kanunsuzluk halini oluşturur mu? Bu kişiler sandık
kurullarında kim tarafından görevlendirildi? Bu kişilerin sandık kurullarında
görev yapabileceklerine dair tespiti öncelikle mülki amirler yapıyor. Mülki
amirler bu kişilerin içinde yer aldığı listeyi seçim kurullarına bildiriyor.
Seçim kurulları da bu listeden kura usulüyle seçtiği kişileri sandık
kurullarında görevlendiriyor.
Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre özel okul öğretmenleri ve özel
banka görevlileri “memur” sayılıyor. Bu görevlilere karşı işlenen suçlar ile bu
kişilerin görevleri sırasında işledikleri suçlar kamu görevlisine işlenen
suçlar gibi cezalandırılıyor. Özel okul öğretmenleri ve özel banka memurları
yeterli sayıda devlet memuru bulunamadığı için sandık kurullarında
görevlendiriliyor.
Esasında özel okul öğretmenlerinin ve özel banka
memurlarının yaptığı işler de kamu görevi niteliğindedir. Bu kişilerin yaptığı
işlemler de kamu hizmeti niteliğine haizdir. Dolayısıyla sandık kurullarında
görev yapmaları için mülki amirlerce seçilen özel okul öğretmenleri ve özel
banka memurları kamu görevlisi niteliğine sahip kabul edilerek
görevlendirilmektedir.
Bu kişilerin sandık kurullarında resmi makamlarca
görevlendirilmeleri ve iş akdi ile çalışıyor olsalar bile kamu hizmeti ifa
etmeleri nedeniyle sandık kurullarında görevlendirilmelerini tam kanunsuzluk
olarak nitelendirmek hukuken mümkün değildir.
Bu kişilerin sandık kurullarında görev yapmasını tam
kanunsuzluk olarak değerlendiren YSK’nın çoğunluk kararının hukukun genel
ilkelerine uygun olduğunu söylemek mümkün değildir. Sandık kurullarında görev
alacakların kamu görevlisi niteliğini haiz olmaları yeterlidir. Mutlaka “Devlet
memuru” olmaları gerektiği şeklinde yapılacak bir yorum 298 sayılı Kanun’un hem
lafzına hem de ruhuna aykırıdır. Bir an için aksine yapılacak bir yorum ise bu
konunun hukuken tartışmalı olduğunu ortaya koyar ki henüz üzerinde hukuken
mutabakat sağlanamamış, sürekli bir içtihat özelliği kazanmamış bir konunun tam
kanunsuzluk olarak değerlendirilmesini imkansız kılmaktadır.
YSK gerekçeli kararını henüz yazmamış ise de sandık
kurullarında görevlendirilmiş olan özel okul öğretmenleri ile özel banka
memurlarının yaptığı işlemleri hukukun genel ilkeleriyle bağdaşmadığı halde yok
hükmünde değerlendirmesi kuvvetle muhtemeldir. Böyle bir gerekçeyi kabul etmek
mümkün değildir.
Özel okullarda görev yapan öğretmenlerin yaptıkları
sınavlar, öğrencilere verdikleri notlar, diplomalar yok hükmünde midir? Özel
banka memurlarının yaptığı bankacılık işlemleri yok hükmünde midir? Bunu kabul
etmek hukuk sistemini temelden yok saymaktır. Bu kişiler iş akdi ile çalışsalar
da bu görevlerini kamu adına yerine getirmektedir. Yaptıkları işler tamamen
kamu hizmetidir. Dolayısıyla özel okul öğretmenlerinin ve özel banka
çalışanlarının kamu adına yaptığı bu işlemlerden dolayı geniş manada kamu
görevlisi olduğunda kuşku yoktur.
YSK kararının hukuk sisteminde açtığı yara çok büyüktür.
Özel bankada yapılan işlemlerin, özel okullarda eğitim gören öğrencilerin sınıf
geçme işlemlerinin, özel hastanede görev yapan hekimlerin tedavi ve raporlama
hizmetlerinin Devlet kurum ve kuruluşları tarafından kabul edilmemesi
düşünülebilir mi? Her şeyin ötesinde sandık kurullarında belirtilen şekilde
görevlendirilen bu kişilerin seçmen iradesini fesada uğratan bir davranışı
tespit edilmeden seçim sonuçları nasıl geçersiz kabul edilebilir? YSK kararının
hukuki tahribatı ne kadar büyükse demokratik açıdan yarattığı tahribat çok daha
büyüktür.
Hal böyle iken YSK’nın aldığı karar bu ne perhiz bu ne
lahana turşusu niteliğinde değil mi?