İstanbul Sözleşmesi bazılarının zoruna gitmiş. Medyada eli
kalem tutan nifak tohumları saçan, kadınların ve çocukların yaşadıkları
iğrençliklere ve saldırılara tepki koymak yerine onların haklarını koruyan
sözleşme üzerinden her türlü ahlaksızlığı yapmaya devam eden terbiyesizler
zırvalamaya devam ediyor.
Yorumcu olarak geçinen bir zat var Fatih Tezcan diye. Ağız
ishali olmuş, bu sözleşme bir yerine batmış, oturamaz olmuş herhalde,
sözleşmeye destek verenlere saldırmış. Utanmadan Müslüman kardeşim dediği
Dilipak’ın kadınlar için kullandığı aşağılık sözcüğe rağmen onun avukatlığına
soyunmuş.
Bakın Tezcan denilen mahluk, “Kemalist Vatan Partisi
İstanbul Sözleşmesi’ne karşı duruyor ama AK Parti savunuyor, üstelik AK Parti
Dilipak gibi bir Müslüman kardeşini mahkemelerde süründürmeye hazırlanıyor.
Buyrun bakalım. İbretlik bir durum. Çok üzülüyorum” dedi.
Asıl ibretlik olan senin gibi aklı kıt adamların yaptığı
zırvalıklardır. İbret sözcüğünün anlamını bilsen bu kadar aşağılık olmazdın.
Bunlar yetmemiş gibi İstanbul Sözleşmesini savunanlara “İstanbul Sözleşmesi şöyle
iyi böyle kötü bi s.ktirin gidin yeter be!” diyecek kadar alçaklaşmış.
Tezcan denilen mahluk bununla da kalmamış, “1 sene önce
yanıma alabildiğim kızım sırf örtündü ve imam hatibe gidecek diye anası
tarafından kaçırılmış, bana 1 soru sormadan okula yazılmış, hâlâ gevezelik!
Ocağına ateş düşmeden konuşan O… Çocuğudur!!!!” sözleri ile hakarete kadar işi
götürmüş.
Vay be klavye kabadayısı Fatih Tezcan! Seni ülkemin onurlu
ve asil kadınları tükürüklerinde boğar bunu sakın unutma. Sende az utanma olsa
saygı duyulan ve eli öpülesi annen, varsa teyzen, halan, kardeşinin de kadın
olduğunu unutup bu sözleri dile getirmezdin.
Sana senin sözlerini iade etmeyeceğim, çünkü seni de bir
anne yani eli öpülesi kadın doğurdu. Kadınların söz sahibi olması insan olmanın
onuru ile hayatını idame ettirmesi sana demek ki çok batmış, acısından
bağırıyorsun.
Fatih Tezcan sana en ağır küfürü bile layık görmüyorum çünkü
sen o kadar aşağılık bir adamsın ki o küfürler bile sana madalya gelir. Sana
söyleyeceğim tek şey var, o da Allah sana akıl fikir versin.
AYIPTIR AYIP
Her zaman söyledim, söylemeye ve yazmaya devam edeceğim,
devletime, vatanıma, bayrağıma, milletime, dinime ve ülkemizin kurucusu Mustafa
Kemal Atatürk’e kim el ve dil uzatıyorsa onun karşısında duracağım.
Samsun’da iktidar partisinin belediye meclis grup başkan
vekili görevinde iken Atatürk’e hakaret eden, sonrasında MHP’ye saygısızlık
yapan Hasan Uzunlar adlı kişi var. Bu zat önce yazıyor, sonra çark ediyor.
Uzunlar’ın Atatürk’e yaptığı hakaret üzerine ADD Samsun Şubesi
tarafından dava açılıyor, önce bir yıl ceza veriliyor, sonra ceza 10 aya
indiriliyor ve erteleniyor. Dedim ya, yukarıda bahsettiğimiz olmazsa
olmazlarımıza ve cumhurbaşkanına, bakanına kısaca hiç kimsenin bir başkasına
küfretme hakkı yoktur, bunun da savunulur tarafı olmaz.
Bu insanların AK Parti’ye de zarar verdiklerine
inananlardanım. Gönül isterdi ki bu kişiye öyle bir ceza verilseydi ki, yarın
böyle bir saygısızlığa kalkışanlara örnek olsun. Ama olmadı, ülkemizin
kurucusuna hakaret eden bu zat 10 ayla yırttı, yazık!
HIRSIZLIK
Çalmak sadece para ile olmaz. Yazı kaleme alanların uğraş
verip okurları ile fikirleri paylaştığı yazıları da kaynak göstermeden kendi
adına yayınlanması da hırsızlıktır. Yazarımız Ayşe Çelikbaş’ın gazetemizde
çıkan yazısını Nevzat Küçükdöğerli adlı mali müşavir tarafından kopyala
yapıştır yapılmış ve kendi kaleme almış gibi yayınlanmış.
Sıkılmadan kendisine yapılan uyarılara rağmen aynı yazıyı sosyal medyada paylaşmış, düzeltme yapması adına hiçbir adım da atmayacak kadar sorumsuz davranmış. Yazık be Nevzat! Başkasının emeğinin üzerine çöreklenmek de bir hırsızlıktır. Sana uyarı yapanları engelleme yerine yüreklice yazının bir köşesine asıl sahibinin adını kaynak olarak göstermen yakışırdı, bunu da yapmadın, yazı çalan olarak kaldın. Böyle bir tercih de sana yakıştı.