Yıllar
yılları kovalıyordu. Efsane kadroların hikâyeleri nesilden nesile
aktarılıyordu. 38 yıldır biriken bir özlem vardı. 2011’de sahada kazanılan tertemiz
şampiyonluğun kirli ellermarifetiyle resmileşmemesinden dolayı biriken bir öfke
de. Üstüne üstlük yine saha dışı müdahalelerle Başakşehir’e kaptırılan bir
şampiyonluk vardı. Hüzün sarmıştı şehri. Newton’un takımın başına getirilişi
yıllardır beklenen bir doğumun sancılı sürecinin başlangıcı olacaktı ama bunu
kimse bilmiyordu. Tanı erken konmuş Newton ile yollar ayrılarak, Türk
futbolundan alacağı olan, emekleri çalınanlar buluşmuş, takımın başına Abdullah
Avcı getirilmişti. Fırtına o an ligde 17. sıradaydı. Dalgalı, fırtınalı,
karanın gitgide uzaklaştığı bir denizde yelken açmak, gemiyi sert esen
rüzgârlardan korumak, rotasına oturtmak ve hedefe kilitlemek kolay değildi. Üç
kararlı insan baştan kaybedilen sezonu unutmuş ve gelecek yılın hesaplarına
koyulmuştu. Bu üç isim Başkan Ahmet Ağaoğlu, İkinci Başkan Ertuğrul Doğan ve
Abdullah Avcı’dan başkası değildi.30 Nisan 2021 günü İstanbul’da bir masa
etrafında toplanmış ve bugünlerin planlamasını yapmışlardı. Avcı; kulübün
mazisine, köklerine kadar inmiş ve kasketi de takmıştı. İmza attıktan sonra
müzeye gitmiş ve ‘bu tarihin içinde ben de yer almak istiyorum’ demişti. Takımı,
şehri tanımakla geçen süreci iyi değerlendiren Avcı, önce sabırlı olmayı
öğretti sabırsız Trabzonspor taraftarına. Sonra plan çerçevesinde yönetim
tarafından istekleri mümkün olduğunca karşılanmış, fayda maliyet açısından
harika bir iş çıkartılmıştı. Marek Hamsik, Gervinho, Bruno Peres, Cornelius
transferleri peş peşe bitirilmiş, şehirde yıllar yılı hüzünle eğilen başlar hiç
olmadığı kadar dikleşmiş, ümitler yeşermiş, bayraklar dolaplardan çıkartılmıştı.
Ahmet
Ağaoğlu kesenin ağzını açmıştı. Hem vaat ettiği 3 yıllık süre sona eriyordu,
hem de Aralık’ta kongre vardı. Eğer takım sezona iyi başlayamazsa yeniden
başkan olamayacağını da biliyordu. Siopis, Dorukhan, İsmail Köybaşı
transferleriyle eksik yerler doldurulmuş, kadro derinliği de oluşturulmuştu. Sezon
başlamadan transferin yüzde 95’i tamamlanmıştı. Bu yıllar yılı Karadeniz’de
görülmemiş bir şeydi. Taraftarlar kâğıt kalemi eline almış, ilk onbirini zevkle
yapar hale gelmişti. Spor otoriteleri Trabzonspor’un şampiyonluk kadrosu
kurduğu konusunda hemfikirdi. Ama yine de sol bek mevkiinde kuşkular vardı. Sezon
öncesi kamp yeri Riva’ydı ve burada Abdülkadir Ömür’ün sakatlanması can sıkacaktı.
Sezona 5-1’lik Malatya galibiyetiyle başlanması, Bakasetas, Gervinho, Hamsik,
Djaniny, Nwakaeme’nin harika oyunu ve mükemmel uyumları baş döndürmüştü. 2-1’lik
Sivas galibiyeti sonrası Abdullah Avcı kendisinden pek beklenilmeyen bir
şekilde hakemleri eleştirmişti. Haklıydı rakibe verilen penaltı evlere
şenlikti.Maçtaki en önemli gösterge şuydu: Takım sezonun ikinci maçında
şampiyonluğa kilitlendiğini dosta düşmana göstermişti. Maçın bir başka
göstergesi de kale hariç her mevkide büyük bir rekabetin yaşanacağıydı. Örneğin
15 dakika sahada kalan Siopis inanılmaz oynayarak Berat’a yerin garanti değil
mesajı veriyordu. Giresunspor’u deplasmanda 1-0 ile geçmesi, G.Saray karşısında
evinde 2-0 geriye düştüğü maçı erken yaptığı değişikliklerle 2-2’ye taşıması,
Kasımpaşa deplasmanındaki 1-0’lık galibiyetiyle uzun yıllar sonra iyi bir sezon
başlangıcı yapmıştı Trabzonspor. G.Saray maçında Abdülkadir Ömür ıslıklanmış,
oyundan ağlayarak çıkmıştı. 100. maçıydı. Oyundan çıktığı dakika sadece 37’ydi.
Avcı ona ‘kaldır başını çocuk’ diye kızacak ve yine formayı verecekti.
‘Trabzonspor şampiyon olacaksa Abdülkadir Ömür’ün katkısıyla olacak’ diyerek
ona destek olması, şehri de kendi öz evlatlarına sahip çıkmaya davet etmesi
hocanın değerlere verdiği kıymeti gösteriyordu.
Geride kalan
haftalar itibariyle Cornelius takıma adapte olmuş, gollerine başlamıştı.
Bakasetas performansıyla göz kamaştırıyordu. Marek Hamsik pas trafiğini harika
organize etmekle kalmıyor, sahada en fazla koşan oyuncu da o oluyordu. 8. hafta
Bakasetas’ın iki golüyle Kayseri deplasmanından galibiyetle dönen
Trabzonspor’un bir sonraki rakibi içerde F.Bahçe’ydi. Zirve 19-18’di. Sezonun kırılma maçıydı. Maça
F.Bahçe 5’li savunma ile başladı. Maçın başında da öne geçti. Sonrasında Kim’in
kırmızı kart görmesiyle 10 kişi kaldı ve o faulü Bakasetas gole çevirerek skora
denge getirdi. Oyun sonrasında tek kaleye döndü. Pandemi sebebiyle maç
izlemesine izin verilen 21 bin taraftarın inanılmaz desteği ile iyice yüklenen
Fırtına son bölümde penaltı kazandı. Bakasetas, Altay’ı avladı. Uzatma
anlarında Yusuf Sarı’nın golüyle sahadan 3-1 galip ayrılarak liderlik koltuğuna
oturdu.
Abdullah
Avcı maç sonrası şampiyonluk kelimesini defalarca kullandı. Ve ‘şampiyonluğa
inanıyorum’ dedi. Kilitlenmişlerdi hedefe. F.Bahçe ise maçtan sonra hakemi
eleştirdi. Eline megafonu alan Sabiha Gökçen’de taraftara konuştu. Trabzonspor
ise rekabeti saha dışına taşımak adına her türlü algıyı yapmaya başlayan rakibi
kendi halinde bıraktı. 10. hafta Abdülkadir Ömür’ün inanılmaz pasını
değerlendiren Gervinho’nun golüyle zorlu Göztepe deplasmanından galibiyetle
dönen Trabzonspor zirvede rakipleriyle puan farkını açmaya başladı. F.Bahçe
evinde Alanyaspor’a yenildi. G.Saray ise Beşiktaş’a 2-1 mağlup olarak zirveden
7 puan geriye düştü. Şimdilik Beşiktaş fırtınaya 4 puan yakındı.
Trabzonspor,
F.Bahçe galibiyetinden sonra üst üste 6 maçını kazandı. 11. hafta evinde
Rizespor’u yendiği maçta Gervinho’nun sakatlanıp sezonu kapatması moralleri
bozdu. Lakin 12. hafta İstanbul’da 90+6’da Cornelius’un attığı golle Beşiktaş’ı
2-1 mağlup ederek G.Saray’a 9, Beşiktaş ve F.Bahçe’ye 10 puan fark atarak
zirveye iyice kuruldu. Dorukhan ilk kez bu maçta Bordo-Mavili formayı sırtına
geçirdi. Marek Hamsik’in golden önce Abdülkadir Ömür’e verdiği pas efsaneleşti.
14. hafta itibariyle tüm rakiplerine çift haneli rakamlarla fark atan, lig
tarihindeki ilk takımdı Trabzonspor. Şapka çıkartılan takımdı. 16. hafta
Trabzonspor Antalyaspor’a 2-1 mağlup oldu. Abdullah Avcı’nın elinin kolunun
bağlandığı ender maçlardan biriydi bu. Hoca, kenardan oyunu izlerken ‘galiba bu
karşılaşma berabere bitecek’ diye düşünüyordu. Yaptığı tüm müdahaleler amacından
yoksundu. Sonuç umduğu gibi olmadı ve rakibe galibiyeti getiren golü 74’te
Dorukhan kendi kalesine attı. 12 puan gerideki F.Bahçe, G.Antep’e 3-1 mağlup
olarak farkı 9 puana indirme şansını kaybetti. G.Saray 16, Beşiktaş 15 puan arkadaydı.
Fatih Terim ve Sergen Yalçın Fırtına’ya tutulmuş ve çalıştırdıkları bu iki
takımdan ayrılmak zorunda kalmışlardı.
Hatay, Altay
galibiyetleri ve Başakşehir beraberliğiyle Trabzonspor devreyi 46 puanla en
yakın rakibi Konyaspor’un 7 puan önünde lider tamamladı. F.Bahçe, 14, Beşiktaş
18, G.Saray ise 19 puan gerideydi. Takımda harika uyum, arkadaşlık, enerji,
arzu ve istek vardı. İlk yarı sonunda tüm Türkiye, Trabzonspor’un şampiyon
olacağına inanmıştı. Herkes sadece bunun ne zaman gerçekleşeceğini merak
ediyordu. Altay maçında dizinden sakatlanan Edgar IE’nin sezonu kapatması ilk
yarı adına moralleri en çok bozan hadiselerden bir başkası oldu. Devre arasında
yapılan transferlerden en özeli Edin Visca’ydı. Edgar’ın yerine zaman zaman Denswil
çekilecekti. Ama en önemlisi alt yapıdan A takıma kazandırılan Ahmetcan
şampiyonluk hikâyesinin içinde olmak isteyecek ve adeta gelecekten bugünlere gelerek,
Edgar’ı aratmayacaktı. Bu dönemde takımda kalıp kalmaması tartışılan Hüseyin
Türkmen’in gönlü tekrar alınacaktı. Dorukhan sağ bekte, orta sahada kısaca
eksik kalan her yerdeydi. Abdullah Avcı, hem taraftara hem futbolcusuna keyif
alın diyordu. Ama işi asla gevşetmiyor, sıkı tutuyordu. Üç İstanbul takımı
devre arası oyuncu transferi yapmayarak lige havlu attıklarını adeta ilan
edeceklerdi. Konyaspor beklenmedik bir performansla ikinci sıraya iyice
yerleşmişti. Başakşehir, Aykut Kocaman’ı gönderdikten sonra takımın başına
gelen Emre Belözoğlu ile iyi bir ivme yakalayarak üst sıraları zorluyordu.
Hepsi bu kadardı. İkinci yarı Malatya galibiyeti ile başladı. Sivas
beraberliğine kimse üzülmedi. Ancak içerde coşkulu taraftar önünde Giresunspor
ile berabere kalınması beklenmedik bir yol kazasıydı. Giresunspor maçında
Bakasetas’ın penaltı kaçırması, hakemin tekrarlattığı penaltıyı yine kaçırması
sahalarda görülmeyen ender olaylardan biri olarak şampiyonluk hikâyesinin bir
kenarına yazılacaktı.
İstanbul’da
G.Saray karşısında 84’te Bakasetas ve 90’da Edin’in golleriyle alınan 2-1’lik
galibiyet Trabzonspor’un ne kadar iştahlı, istekli ve kararlı olduğunu herkese
gösterdi. Abdullah Avcı o maçtan sonra kendi kendine ‘Şampiyon oluyoruz’ dedi.
Ancak medyayla içindekini paylaşmayacak: Şampiyon olmadık, hiçbir şey
kazanmadık” açıklamasını yapacaktı. Mutlu sona ulaşabilecek çok büyük bir adım
atılmıştı İstanbul’da. Hem puan, hem istatistiksel anlamda rekorlar
kırılıyordu. Şehir yoğun bir duygu seline kapılmış şampiyonluk şarkıları
söylüyordu. Kimse şampiyonluk rüyasından başka bir şey görmüyordu. Kasımpaşa
galibiyeti sonrası rakip ligde ikinci sıradaki Konyaspor’du. Trabzonspor net ve
üstün bir oyun ortaya koyarak rakibine hayallere kapılmaması gerektiğini
gösterdi ve 2-1’lik galibiyetle yolun büyük bir kısmını geride bırakmayı
başardı. Bu maçta Nwakaeme’nin Edin Visca’ya asisti öncesi Konyasporlu
oyuncularla adeta boğuşurcasına yaptığı mücadele günlerce konuşuldu.
G.Saray,
Kasımpaşa ve Konyaspor maçlarında
galibiyeti getiren gollerin mimarı Edin Visca da şampiyonluk hikayesinde
başrole soyunmak istediğini tüm taraftara gösterdi. Böylelikle zirvede fark
12’ye çıktı. F.Bahçe 20, Beşiktaş 28, G.Saray 31 puan gerideydi. Böylesi daha
önce hiç görülmeyen bir şeydi. F.Bahçe’nin hocası Vitor Pereira da fırtınaya
karşı duramamış ve evinin yolunu tutmuştu. Aynı sezon içinde üç İstanbul
takımının hocasını değiştiren takımın adıydı Trabzonspor. Alanya’yı deplasmanda
4-0’lık net bir skorla geçip, Kayseri’yi içerde 3-2 mağlup eden Bordo-Mavili
ekip, Konyaspor’a 17 puan fark atıyordu. İş artık sadece matematik ilminin
gereklerini yerine getirmeye kalmıştı. Hedef tarihin en erken şampiyonluğunu
elde etmekti.
Bu hedef
doğrultusunda 28. hafta İstanbul’da F.Bahçe karşısına çıktı Fırtına. Rakibin 10
kişi kaldığı maçta tutuk bir oyun sergileyen Bordo-Mavili takım sahadan 1-1
berabere ayrıldı. Hafta içinde oynanan kupa maçında Vitor Hugo’nun sakatlanıp
takımdan uzun süre ayrılacak olmasının, yine bir türlü sakatlığı düzelmeyen
Marek Hamsik’in kadroda yer almamasının da bu beraberlikte etkisi vardı. Avcı,
maç sonu ilk kez ‘Marek Hamsik’i bu maçta aradık’ diyecekti. İçerde 4-2
kazanılan Göztepe maçıyla sanki Mart sonu şampiyonluk gelecek gibi bir görüntü
meydana geldi. Ama Rize’de kar yağışı altında rakibin kazandığı 3 penaltıya
çözüm üretemeyen bir Trabzonspor vardı sahada. Kalede Uğurcan’ın olmadığı
karşılaşma 3-2 neticelendi. Erce bu maçta son penaltıyı yaptıran kaleciydi.
Aynı Erce, bu şampiyonlukta bu kadar az süre almasına rağmen her maçı sanki ilk
on birde oynuyormuş gibi yaşayan insandı. Arkadaşlarına saha kenarında verdiği
destek, coşku, sevgi gösterisi takdire şayandı. Yedek bekleyip şampiyonluğu bu
topraklarda onun kadar isteyen başka bir oyuncu var mıdır bilinmez.
Ramazan’ın
ilk günlerindeki Beşiktaş maçı 1-1 sona erdi. Stadyum özellikle şehir dışından
ve yurt dışından gelen taraftarlarla coşmuştu. Trabzon şehri karşılaşma öncesi
gelin gibi süslenmiş, tüm sokaklar ve caddeler bayraklarla donatılmıştı.
Bordo-Mavili taraftarlar bununla kalmamış ülkenin her tarafında bayraklarını
balkonlara asmış ve sadece o son düdüğü bekler olmuştu. G.Antep deplasmanındaki
0-0’lik beraberlik sadece ligi en erken şampiyon bitirme hedefini uzatıyordu.
İçerdeki Karagümrük karşılaşmasındaki 1-1’lik skor da öyle. Bu arada geriden
gelen F.Bahçe, Konyaspor’u da geçerek ligde ikinci sıraya yerleşmiş aradaki
fark 11 puana düşmüştü. Hal böyle olunca bitime 5 hafta kala deplasmandaki
Adana Demirspor karşılaşması Trabzonspor için olmasa da F.Bahçe için bir hayli
heyecanlı bir hal almıştı. Lakin Bordo-Mavili takım maçı 3-1 kazanarak sezon
içinde birçok kez olduğu gibi yine yerine göz koyanların hayallerine son
veriyordu. Federasyonu Başkanı, MHK Başkanı’nın da istifa ettiği bir sezon
yaşanıyordu. Trabzonspor’un şampiyonluğu tüm ligin dengesini derinden
etkilemişti.
Bitime 4
hafta kala alınacak 1 puan şampiyonluğu resmen ilan edecekti. Rakip
Antalyaspor’du. F.Bahçe bu maç öncesinde G.Antep’i sahasında 3-2 ile geçti. O
bir puan öncesi Trabzon şehrine havadan, karadan, denizden kısaca yurdun ve
dünyanın her yerinen akın akın Bordo-Mavili taraftarlar hücum etti. Uçak
şirketleri, otobüsler ek seferlerine ek seferlerekledi. Özel otomobilleriyle
şehre varmaya çalışan taraftarlar bu büyük ana tanık olmak istiyorlardı. Yurdun
dört bir yanında, önceden belirlenen toplanma alanlarında Antalya maçı dev
ekranlardan izlendi. Almanya, Hollanda, Fransa’da da Bordo-Mavili taraftarlar
için özel geceler düzenlendi. Hem şehir hem stadyum tıklım tıklımdı. Sadece ve
sadece 1 puan lazımdı. O bir puan büyük bir mücadeleden sonra geldi. 2-2 biten
karşılaşmadan sonra yer yerinden oynadı. Taraftar sahaya inerek bu anı
ölümsüzleştirdi. ‘Bu takım Abdülkadir Ömür’lerin sayesinde şampiyon olacaktır’
demişti Avcı. Abdülkadir Ömür bu maça 2 asistle damgasını vurdu. Uğurcan yine
penaltı kurtararak gecenin yıldızı oldu. Şampiyonluk heyecanı tüm dünyaya
yayıldı. Sadece diriler değil birçok Bordo-Mavili taraftar ölülerine de bu
şampiyonluğu anlatmak için mezarlıklara koştu.
Başkan Ahmet
Ağaoğlu kararlı bir şekilde, saha dışına çıkmadan süreci yürüttü. Ertuğrul
Doğan iş başa düşünce yapılması gerekeni gözünü kırpmadan yaptı. Abdullah Avcı
hep saha içine kalarak ve rakiplerine büyük saygı göstererek işine odaklandı. Ekibinde
yer alan Orhan Ak ve Egemen Korkmaz’a da büyük iş düştü. Taraftar sezon başında
aldığı karar doğrultusunda bölünmeden takımın etrafında kenetlendi. Tabiiki de
bu şampiyonlukta en büyük pay futbolcularındı. Onlar içinde en özel olanı ise
bize göre kaleci Uğurcan’dı. Birçok maçta kalesinde devleşti. Sadece
Trabzonspor’un değil sezonun oyuncusu oldu. Özellikle İstanbul’daki Beşiktaş
maçında yaptığı kurtarışlarla rakip oyuncuları ve taraftarları çıldırttığı
anlar unutulmazdı. Marek Hamsik takımı ve şehri inanılmaz sahiplendi. Her şeyi
tatmış şampiyon olamamıştı. Onu da elde etti. Cornelius Hava Yolları adeta,
Sörloth etkisi gösterdi. Nwakaeme birçok maçta sihirbazlığa soyundu. Dorukhan
her açığı kapatan joker oldu. Siopis küheylanlar gibi koştu. Belki de bazı
maçlardan sonra tesislere de koşarak gitmiştir. Bakasetas o güzel gözleriyle
rakipleri avladı. Abdülkadir Ömür gözyaşlarından güç aldı. Edin Visca,
kendisine verilen değeri ne kadar hak ettiğini özellikle G.Saray, Kasımpaşa ve
Konyaspor maçlarında attığı ve onun sayesinde kazanılan 9 puanla herkese
gösterdi. Ahmetcan gelecekten koşup
geldi. Vitor sezonu kapattı diyenlere inat sahalara daha erken dönerek final
haftalarında bu hikâyenin vazgeçilmezi olmak istedi. Gervinho ve Edgar
sakatlansa da kalpleri hep arkadaşları için attı. Abdülkadir Parmak, Yusuf
Sarı’nın da bu hikâyede rolü vardı. Denswil’in profesyonelce verilen her görevi
yerine getirmesi takdire şayandı. Bruno Peres’in de Adanademir’e attığı penaltı
inanılmazdı. Djaniny soğuk kanlığıyla rakipleri pes ettirdi. Puchacz, Yusuf
Erdoğan, Berat, İsmail, Hüseyin, Serkan, Trondsen, Yunus Mallı, Koita, Kouassi
kısaca kadrodaki tüm oyuncular ve bu aile içinde yer alan tüm çalışanlar harika
bir iş çıkarttı.
Şampiyonluk kutlamalarında
da gördük ki Trabzonspor bu topraklarda bir kulüpten daha fazlası olduğunu
gösterdi. Memleketin ruhsuz futbol iklimine yeniden duyguyu getirdi.
Yönetiminden, hocasına, futbolcusuna, taraftarına kadar insan hikâyelerinin bu
oyunu ne kadar değerli kıldığını tüm dünyaya gösterdi. Tebrikler şampiyon. Tebrikler
Ahmet Ağaoğlu, tebrikler Abdullah Avcı, tebrikler büyük kaptan Uğurcan Çakır.