KANIN olduğu her ortam bir hikâye içerebilir. Oruç Aruoba bu
durumu ‘akan kan’ şiirinde ‘ne çok halin var senin’ diyerek dile getirir.
Futbol müsabakalarında da oyuncunun bir yerinden kan akması ve buna rağmen maçı
bırakmaması sıra dışı bir hikâyeye dönüşebilir. Bu hal taraftarı cezbeye de
getirebilir. Trabzonspor’un 1-0 kazandığı Göztepe maçında Vitor Hugo’nun
kaşından ya da başından akan kanlar sosyal medyada bu yüzden gündem oldu.
Oyuncunun başına sarılan sargı bezleri bile durduramadı akan kanı. Ve
Brezilyalı buna rağmen bırakmadı maçı. Tarihe geçti. Tıpkı efsane oyuncu Turgay
Semercioğlu’nun bir F.Bahçe maçında kaşından oluk oluk kan akmasına rağmen maçı
bırakmaması gibi. Tıpkı Şenol Güneş’in 1983’teki İnter deplasmanında kafasının
yarılması gibi bir kareydi Vitor Hugo’nunki. Fırtınanın ruhunun görüntüsüydü o
hal. Geçmişteki zaferleri getirdiğine inandığımız ruhun. Şampiyonluğun
habercisiydi Hugo’nun kanı.
Kulüpler Birliği şu günlerde, Türk futbolunun kanayan
yaralarını gündeme getiren açıklamalar yapıyor. Tartışmaların ortasında hakemler
var. Başta MHK Başkanı olmak üzere bazı istifalar peş peşe geldi.
MHK’nınyanısıra PFDK ve Tahkim Kurulları da ele alınıyor. Zira TFF’nin bu
kurullarında kulüp yöneticileri ile iş ilişkisi içinde olan isimler var. Tüm
kulüplerin bu kurullar ile ilgili şikayetlerini ve çözüm önerilerini ortak bir
zeminde sunmaları güzel bir gelişme.
Ancak bu yeterli mi? O kadar çok çarpıklık var ki Türk
futbolunda. Normal bir futbol ülkesinde Nihat Özdemir gibi bir ismin TFF
Başkanı olmaması gerekir mesela. Forbes’e göre 2.3 milyar dolar serveti olan
bir isim Nihat bey. 71 yaşında. Şirketi ülkenin en büyük ihalelerini alıyor. Bu
kadar meşguliyeti olan bir ismin, sorunlar yumağı haline gelmiş ve neredeyse 24
saat mesai isteyen bir yapının başında olması ne derece doğru? Diyeceksiniz ki
kulüp başkanları da iş adamlarından oluşuyor. Evet o da doğru. Bu yüzden bir
arpa boyu yol alamıyoruz zaten.
Kulüpler Birliği samimi ise kendilerini de bağlayan kararlar
almalı. İşe alt yapılarda çalışan hocaların eğitimlerinden, o hocaların
liyakatlerinden, onlara verilen maaşlardan başlamalılar. Ve en son noktada da
kulüpleri batıran, ardından ceketini alıp giden yönetimlerin hesap vereceği bir
sistem oluşturmalılar. Birkaç kurulun yapısını değiştirmek doğru ama bu
pansuman tedaviden daha fazlasına ihtiyaç var bir şeylerin değişmesi için.