İskenderpaşa Mahallesi’nin taşlı yollarının dizlerinde
bıraktığı yara izleri henüz geçmeden soluğu İstanbul’da aldı. Çalışkan,
zekiydi. 1872’de arkadaşlarıyla Darüşşafaka’yı kurdu ve reisliğini yaptı.
Kendini eğitime adamıştı. Memleketinden gelen çağrıya kulak verip Trabzon’a
döndüğünde ulu önder henüz doğmak üzereydi. Ama ilerde onun göstereceği muassır
medeniyet hedefine koşmak için de, düşmanla göğüs göğüse çarpışmak için de önce
insan lazımdı. Ali Naki Bey, Nemlizade ailesinin davetiyle döndüğü memleketinde,
birer eğitim neferi olarak kurdukları Trabzon Lisesi ile hep gurur duydu.
Hayata Trabzon’da gözlerini açan bir adam kısa zamanda İstanbul’da
Darüşşafaka’nın, Trabzon’da ise lisenin temellerini atmıştı. İki kurum da
bulundukları şehirlerin geleceklerine ciddi katkılar sağladılar. Sonra, savaş
yılları baş gösterdi.
Atatürk’ün
önderliğinde bağımsızlık mücadelesine hazırlanan ulusumuz Çanakkale’de önemli
bir sınav veriyordu. İstanbul korunmalıydı. Çünkü boğazlar geçilirse, batılı
müttefiklerin Rusya ile temasları geri döndürülmesi imkansız sonuçlar
doğururdu. Ali Naki Bey’in iki önemli eseri; Darüşşafaka ve Trabzon Lisesi
öğrencileri cepheye koştular. Her iki lise de savaş boyunca üç dönem mezun
veremediler. Türkler, Çanakkale’de destan yazdı. Psikolojik üstünlüğün ele
geçirilmesi haricinde, Çarlık Rusya’sının da sonu gelmiş oldu. Seneler sonra
yanacak bağımsızlık ateşinin ilk kıvılcımı Çanakkale oldu. Gencecik insanlar
Çanakkale’yi geçirtmediler, İstanbul Boğazını korudular.
Şimdi, eğer bunun bir gelenek olduğunu zaten biliyor,
geçmişte yaşanan örnekleri çok net hatırlıyor ama yine de “İstanbul’un
köprüsünde bordo-mavi bayrağın ne işi var?” diye sorabiliyorsanız, en yetişmiş
genç neslini üç sene boyunca feda ederek, sizin bugün o köprülerden geçtiğiniz
bol silindirli araçlarınızın içinde keyif yapmanızı sağlayan iki lisenin
öğrencileri ve o liselerin kurucusu Trabzonlu Ali Naki Bey’i bir kez daha
saygıyla anma vakti gelmiş demektir. Ülkenin her karışından binlerce insanın
uğrunda can verdiği boğazın köprüsü önce onların, sonra hepimizindir.