SON DAKİKA
SON DAKİKA


Komşunun külü
3.09.2021

Çok ciddi orman yangınlarını deneyimlediğimiz ve hafızamıza “yangın yazı” olarak kazınmış bir dönemden geçiyoruz. Canımızın çok yandığı bu dönem insanın doğa karşısında ne kadar çaresiz olabileceğini gösterdiği diğer felaketleri de bize yaşattı. Zaten iki yıldır deneyimlediğimiz pandemi koşulları canımızı çok sıkmışken, bir de bu tür kötü haberler almak hepimiz için şüphesiz çok yorucu oldu. Azerbaycan’dan gelen itfaiye konvoyları, İspanya’dan gelen söndürme uçakları, dünyanın her yanından gelen destek mesajları ve iyi niyet ifadeleri hepimizi bu kötü günlerde zor da olsa mutlu eden yaklaşımlar oldular. Peki dünya için bir yerde yaşanan bir soruna müdahil olmak ve onu çözmeye çalışmak sadece bir iyi niyet göstergesi mi? Hem araştırmalar hem de tarih bundan çok daha fazlası olabileceğine işaret ediyor. 

Bundan yaklaşık iki yüz sene önce, 1815 Nisan’ında dünyanın ölçülmüş en büyük volkan patlaması yaşandı. Endonezya’daki Tambora yanardağının patlaması yakın çevresindeki tüm canlı yaşamını büyük ölçüde yok etti. Bunu bugün duyduğumuzda orası adına üzüntü hissetmek çok zor bir duygu değil. Ama oldukça karmaşık ilişkiler ağına sahip bir gezegende yaşamak bundan çok daha fazlasını gerektirmekte. Yanardağdan çıkan küllerin yaklaşık on altı kilometre yükseğe çıkması, onları bu yüksekliklerde esen ve “jet stream” olarak bilinen hava akımlarıyla buluşturdu. Bu hava akımları yanardağdan çıkan bu külleri çok kısa sürede batıya, Avrupa’ya doğru taşıdılar. Bu küllerin güneş ışığını gölgelemesi ile Kuzey Amerika ve Avrupa’da ortalama sıcaklık 3,5 derece kadar düştü, 1816 yılında yaz mevsimi yaşanmadı. Avusturya - Macaristan imparatorluğu köylülerin tarımsal ürün alamadığı bu dönemde açlıkla baş edebilmek için farklı coğrafyalardan yardım toplanması yönünde çağrılarda bulundu. Büyük sefaletin, hastalıklaların, ölümlerin yaşandığı ve tüm Avrupa’da hayatın durma noktasına geldiği bu dönemin sebebi, 3500 km ötede oluşan bir yanardağ patlamasıydı. Üç-dört yıl etkisi devam eden bu dönemi içinde yaşadığımı iz pandemi dönemiyle kıyaslarsak, aslında dünyanın bir yerinde olan basit bir olayın hepimizin hayatını ne kadar uzun süre ve derinden etkileyebileceğini bir kez daha deneyimlenmiş oluyoruz. 

Tam da bu nedenle, artık dünyanın hiçbir yerinde yaşanan hiçbir olay sadece orayı etkilemiyor. Sadece oranın sorunu da olmuyor. İsviçre’de gereksiz yere açık bırakılan bir lamba dünyanın başka bir yerinde bir çocuğun suya erişimini engelleyebilir. Bizim orman yangınlarımız üç yıl sonra Vietnam’ın pirinç hasadını yok edebilir. Benzer şekilde, yıllar önce televizyondan seyrettiğimiz Japonya’daki tsunami, tıpkı binlerce yıl önce Ege’deki Santorini patlamasıyla Anadolu’nun Ege ve Akdeniz kıyılarına ulaşan ve hayatı büyük ölçüde sona erdiren tsunami gibi, bir gün bizim de sorunumuz olabilir. Kısaca, Brezilya’daki orman yangını, Çin’deki virüs, Grönland’taki erime evde pişirdiğimiz pilavın kıvamının istediğimiz gibi olması kadar bizim de sorunumuz. Umuyorum medeniyet tarihinde onlarca benzerini gördüğümüz bu karmaşık ilişkiler ağına yeterince hazır bekliyoruzdur. Dünya, bütün ülkeleri sadece kendi coğrafi sınırları içerisindeki alandan sorumluymuş gibi davranmama konusunda ciddi biçimde uyarıyor.  

 

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap