Gün geçmiyor ki cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal
Atatürk’ü doğrudan ya da dolaylı olarak hedef gösterenler veya resimlerine,
büstlerine saldıranlar ortaya çıkmasın…
Geçtiğimiz günlerde Kayseri Cumhuriyet Meydanı'nda iki
kişi Atatürk büstüne balta ile saldırırken, yine Trabzon’un Of İlçe Stadı
içerinde bulunan reklam panosundaki Atatürk resmine zarar verildi.
Her iki olay da tüm Türkiye’de büyük tepki toplarken,
Kayseri’deki saldırganlar tutuklandı. Trabzon’daki saldırganları arama
çalışmalarının ise devam ettiği öğrenildi.
Atatürk, bir ulusun bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin
öncüsüdür. Bugün hala milyonlarca insanın kalbinde yaşayan Atatürk’e yönelik
gerçekleştirilen her saldırı, aslında milli ve manevi değerlerimiz ile
bağımsızlık mücadelemize yapılmaktadır.
Sayıları az olsa da Büyük Önder Atatürk’ü hala tartışmaya
açanlar ne yazık ki düştükleri acınası durumun farkında değiller…
Bizde hala böyle yaklaşımlar sergilenirken, peki
yabancılar ne yapıyor? O’nu hala altın harflerle yazıyorlar.
Andrew Mango’nun “Atatürk: Modern Türkiye’nin Kurucusu”
isimli eseri, H. C. Armstrong’un “Bozkurt”u, Lord Kinross’un “Atatürk Bir
Milletin Yeniden Doğuşu” kitabı ya da Klaus Kreiser’in “Atatürk Biyografisi…”
Bunlar, Atatürk hakkında batılı yazarların kaleme aldığı pek çok önemli eserin
sadece birkaçı.
Amerikalı yazar, akademisyen ve emekli albay Austin
Bay’in yazdığı “Atatürk: Dâhi Generalden Liderlik Üzerine Dersler” de bunlardan
biri.
Austin Bay, Atatürk’ü 20’nci yüzyılın en önemli
liderlerinden biri olarak görüyor ve ondan alınması gereken ciddi liderlik
dersleri olduğunu söylüyor.
İşte o kitaptan alıntılanan bazı örnekler;
“Savaş kazanan bir başkan olarak Atatürk, doğduğu şehir
Selanik’i geri almak için hiçbir arzu duymadı. Kazanan, barış için fedakârlıkta
bulunmuştu. Bu, bir devlet adamının tavrıydı…”
“Savaş ve sıkıntılarla bilenen insan yeteneği, son derece
yüksek bir manevi bağlılık, coğrafi avantaj, faal durumdaki askeri güç, son
derece gelişmiş iletişim becerileriyle donanmış ileriyi düşünen, günün
şartlarına uyum sağlayan bir liderlik.
İşte Mustafa Kemal bu değerleri kullanarak dört yıl gibi
kısa bir zamanda, Büyük Savaş’taki ağır yenilgiyle manevi olarak bozguna
uğramış bir halkı, askerî ve diplomatik açıdan göz alıcı bir zafere
yönlendirecekti.
Bir bütün olarak ele alındığında Kurtuluş Savaşı, Mustafa
Kemal’in stratejik harekâtları dinamik bir biçimde birleştirme konusundaki
dehasını göstermişti.
O, ‘Belli bir zamanda mevcut olan bütün imkânları’
Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda var olan koşulların ‘niteliğini’ değiştirecek
şekilde bir araya getirmişti.
Mustafa Kemal, orduyu dürbün ve haritayla yönetti.”
Kurtuluş Savaşı'nda ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde
önemli görevlerde bulunan Rauf Orbay ise anılarında şöyle yazmıştı: “Yunan
orduları Ankara’ya yürüyordu. Sabah erkenden Millet Meclisi’nde toplandık. O
(Mustafa Kemal) bize bilgi verecekti. Anadolu haritasında kırmızı kalemle
Sakarya’nın gerisinde uzunca bir çizgi çizip ‘Düşmanı burada yeneceğiz’ dedi.
Ona inandık. Neden inandık ve nasıl inandık hâlâ bilmiyorum.
Atatürk akıl ve mantığın, bütün uluslar ve kültürlerin
saygı duyup paylaşacağı ortak değerlerin temelini atacağına inanıyordu. Bu
elbette büyük ve yapıcı bir idealdi.”
Hepsi birbirinden önemli ve ilginç tespitler!
Biz tartışmaya devam ederken dünya Mustafa Kemal
Atatürk’ü hala 'DERS' olarak yazmaya ve okutmaya devam ediyor!
Bize düşen de ondan aldığımız ilhamla emanetlerine sahip
çıkmaktır…