Her gün birbiri ardına değişen gündemleri takip ederken,
bazı önemli konuları gözden kaçırabiliyoruz ne yazık ki.
Üzülerek söylemek gerekirse birçoğumuz rahatlık içerisinde
kendimize sorun yaratmayı alışkanlık haline getirirken, diğer tarafta yaşamak
için savaş veren insanlar var.
Bu noktada sizlere küçük bir kızın büyük mücadelesinden
bahsetmek istiyorum. Adı Hicran Yıldız... Henüz 14 yaşında... Trabzon’da
yaşayan küçük Hicran, doğuştan kas hastası ve 5 yıldır lösemi ile mücadele
ediyor. Artık yürüyemiyor ve konuşması ise günden güne geriliyor.
Yaşıtları koşup oynarken o hastane odalarında sağlığına
kavuşacağı günü bekliyor. Annesi ve hemşireler oyun arkadaşları olmuş
durumda. Tüm bunları yaşarken de yüzündeki gülümseme hiç eksik olmuyor.
Annesinin kızı için verdiği mücadele ise takdire şayan. Her
anne gibi çocuğuna moral vermek için acılarını kalbine gömüyor.
Kızının ve kendisinin verdiği savaşı tüm Türkiye’ye
göstermek için sosyal medya hesabı açan anne Saime Yıldız, kendilerine
gösterilen ilgi ile bir nebze de olsa moral buluyor. Küçük Hicran’ı
sanatçılar da fark ediyor ve destek oluyor. Öyle ki Demet Akalın geçtiğimiz
günlerdeki Trabzon konseri öncesi alkışlanacak bir harekete imza atarak
Hicran’ı evinde ziyaret ediyor. Meğer Akalın yıllardır Hicran’ın her şeyiyle
ilgileniyormuş. Trabzon’a geldiği zaman da ilk yaptığı iş onu görmek olmuş.
Demet Akalın daha önce de tek isteği kendisini görmek olan
13 yaşındaki Mine Nur Tatar'ı hastanede ziyarete gitmiş ve ona hatıra olarak
sahne kıyafetini hediye etmişti. Anne de olan Akalın’ın gösterdiği bu
duyarlılığın tüm sanatçılara örnek olmasını temenni ediyoruz. Akalın maddi ve
manevi gücünü çocukların iyi olması için kullanırken, bize de helal olsun demek
düşüyor
Diyeceğim şu ki; Hicran sadece gündemde olan bir örnek.
Evlerinde, hastanelerin onkoloji servislerinde hayata tutunmak için bu illet
hastalıkla mücadele eden daha nice Hicranlarımız ve aileleri var. Onların tek
isteği ise sevgi ve ilgi görmek. Verdikleri zorlu hayat mücadelesinde unutulmamak.
İşte bu noktada bizlere düşen görev ise kök hücre
bağışında bulunmak. Çünkü bu illet hastalığın bir gün hepimizin kapısını çalabileceğini
unutmayalım.Bugün ona, yarın bana düşüncesini aklımızdan çıkarmayarak insani
sorumluluklarımızı yerine getirelim.
Bu konuda el ele verelim ki; Ateş artık sadece düştüğü
yeri yakmasın.