1940 yılında ülkenin gereksinimden doğan Köy Enstitüleri, oy
kaygısıyla 1946’da Hasan Ali Yücel’in bakanlıktan ve İsmail Hakkı Tonguç’un
genel müdürlükten alınmaları ile amacından uzaklaştırılmıştır. Çünkü bu okullar
öğretmen okulu adıyla açık tutulmuştur.
Talip Apaydın’ın bir anısını yazacağım bu yazımda:
Kurban Bayramı tam kışın ortasındaydı.
***
Hava soğuktu. Kar, fırtına… Eskişehir ortalarında papaz
harmanı savruluyordu. Sular donmuştu. Santral kanalı kapandığından,
elektriklerimiz yanmıyordu. Akşam seminerlerinde kitap okuyamıyor, ders
çalışamıyorduk. Dersliklerimizde pelerinlerimizle oturuyorduk. Musluklardan su
akmıyordu. Ellerimizi, yüzümüzü yıkamak için dere kenarına gidiyorduk. İçme
suyumuz yoktu.
Bayram sabahı kampana çaldı. ‘Dışarıda toplanılacak’
dediler. Müdürümüz Rauf İnan, merdivende bizi bekliyordu. Üstünde palto bile
yoktu. Boz urbaları içinde yağız çehresiyle bir heykel gibiydi. Savrulan
karlardan gözlerini kırpıştırıyordu. O halini görünce biz de pelerinlerimizin
yakalarını indirdik. Ellerimizi cebimizden çıkardık.
‘Arkadaşlar!’ diye başladı. Korkan insanın muhakkak
yenileceğini, korktuğuna uğrayacağını söyledi. Hava soğuk ama siz isterseniz
üşümezsiniz. Bugün bayram, dedi. Şimdi birbirimizi tebrik edeceğiz, sonra
yapacağımız iki iş var: Ya içeri girip sıralarda büzülmek, zamanımızı faydasız
geçirmek yahut da kazmayı, küreği alıp santral kanalını temizlemeye gitmek.
İnanarak çalışan insan ne soğukta üşür ne sıcakta yanar.
Ben, şimdi kazmamı küreğimi alıp kanala gidiyorum. Çünkü
kanal açılınca elektriğimiz yanacak. Kitap okuyacak, ders çalışabileceksiniz.
Sularımız akacak, yıkanabileceksiniz. Bizim asıl bayramımız, yurdumuzun bu
gerilikten, karanlıktan kurtulduğu gün başlayacaktır. Parolamız: Bayramda
çalışırız bayramlar için. Ben gidiyorum, gelmek isteyenler gelsin. Hepimiz
geleceğiz diye bağırmıştık. Bayramda çalışırız bayramlar için! Altı yüz kişi
böyle bağırdık. Kazma küreklerimizi işlikten alarak kanala yöneldik. 10’ar
metre ara ile dizildik. Kazmayı vurdukça yüzlerimize buz parçaları fırlıyordu.
O insanlar, öğrenciler Türkiye’yi de yükselteceklerdi.
Bayramda bile çalışacaklardı bayramlar için. Ama izin vermediler. Aydınlıktan
korktular. Karanlığın bilinmezliğine sığındılar. Bu güzel kuruluşu kapatarak,
büyük ve aydınlık Türkiye ülküsüne izin vermediler.