Atatürk:”Yurtta barış, dünyada barış.”özdeyişi ile
ulusumuza ve dünya uluslarına duruşumuzu duyurmuştu. Evet, bu yaklaşımdan sonra
Hatay’ı ülkemize kattık ama savaşsız. Dünyayı kasıp kavuran İkinci Dünya
Savaşı oldu bir evladımızın burnunu kanatmadık. Hatta dönemin Cumhurbaşkanı
İsmet İnönü’ye birisi yaklaşmış, “Bizi aç bıraktın paşam” diyerek sözüm ona
sitem etmiş. Rahmetli İnönü’nün yanıtı ise, “Evet oğlum, sizi aç bıraktım ama
babasız evlatlar, dul kadınlar bırakmadım” olmuştur.
Atatürk diyor ki: “Savaş meşru olmadıkça cinayettir.”
Çünkü O’nun ömrü savaş meydanlarında geçmiştir. O hiçbir zaman savaş
elbisesini siyasi gösteri için giymeyen bir dünya lideridir. Bu ülkenin her
delikanlısı askere gitmeyi ve o görevi yapmayı vatanseverlik sayardı. Orta Asya’dan
beri geleneğimizde var olan bu büyük gururu maalesef yozlaştırdık. Askere
gitmemek için bizim geleneğimizde çürük raporu almak yoktu. Gençlerimiz,
askere giderken davul-zurna ile bayram havası içinde uğurlanırlardı.
Uzun yıllardır savaş halindeyiz. Yurt içinde terörle
savaşıyoruz, yurt dışında da Suriye ile savaş halindeyiz. Kimse alınmasın bizim
Suriye’de ne işimiz vardı ki? Orada oldum olası teröryuvaları vardır. Ama terör
sorununu bir zamanlar savaşsız çözmüştük. Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılışını
herkes anımsar. Bu başarı; güçlü devlet, saygın ordunundu. Evet, Libya bir
zamanlar bizim topraklarımıza dâhil edilmişti. Orası Osmanlı yönetiminin
sürgün yeriydi de. Suçlu yöneticiler hemen tehdit edilirdi ya” Seni Fizan’a
sürerim” diye. Deniz aşırı bu ülkede fazla tutunamadık.
Mustafa Kemal Atatürk de bir Osmanlı subayı olarak orada
verilen görevi yapıyordu. Ama şimdi orası bizim değil. Orada büyük güçler tarafından
kurulmuş sözüm ona ulusal bir yönetim var. Peki, biz oraya neden asker
gönderiyoruz, bunu kimler istiyor? Bir askerimizin şehit olduğu zaman annenin,
babanın, eşin ve çocuğun ağlamalarına kimin yüreği dayanabiliyor ki?
Osmanlı Devleti’nin geliri ganimetlerdendi. Afrika’dan
Viyana kapılarına kadar gidişimizin temel nedeni bu değil miydi? Osmanlının
fabrikaları mı vardı, dışarıya ürün mü ihraç ediyordu? Sarayı ve yönetimi
beslemek ülke dışından gelen gelirlerle olurdu.
Ama şimdi ise bizim düsturumuz ülkemizde barışı sağlamak,
komşularımızla iyi geçinmek olmalıdır. Yani bu ülkede yaşayan Türk, Kürt, Laz,
Çerkez bu vatanı, ortak yaşam alanı görmüştür. O nedenle insanlar arasında
birlik beraberliği sağlamak iktidarların temel görevi olmalıdır. Biz Atatürk
Türkiye’sini özlüyoruz. Ne dersiniz?