SON DAKİKA
SON DAKİKA


Dil Bayramı
3.10.2021

26 Eylül 1932 tarihinde gerçekleştirilen Birinci Dil Kurultayı, Dil Bayramı’mızdır. Atatürk, “Türk dilinin kendi benliğine ve güzelliğine ve zenginliğine kavuşması için dil kurultayını topladık” demişti o tarihte. Nurullah Ataç, “Barış davasına katılmak mı istiyorsunuz? Çok iyi önce dille uğraşın. Köylünün kalkınmasını mı istiyorsunuz? Çok iyi, önce dille uğraşın. Veremin kalkmasını mı istiyorsunuz? Çok iyi, önce dille uğraşın. Önce  düşünceye dayanır. Demek ki dile dayanır.” Ataç, dilin önemini ne güzel özetlemiş. Çünkü dil, duyarlılıktır, bilinçtir. Dil, kimliğimizdir. İnsan olmanın gereğidir. Dil, düşüncenin dışa vurmasıdır. Dil, tarihtir. O dil, kullanan insanların tarihidir. Bilinçli toplumlar, dille ilgili politikalarını uzun süreli yaparlar. Bir ulusun özgür olması ve özgürlükçü politikalar oluşturması dilin de özgür olmasını oluşturur. Sanatta, bilimde özgür olmak dilin de zenginliğini sağlar. Ulusun varlığı, çağdaşlaşmanın özü, dilin yabancı dillerden arındırılması ile mümkündür.

Bilimsel ve çağdaş yaşama, özgür dille ulaşılır. Dil bilinci, Türk Dil Kurumu’nun çalışmaları ile sağlanabildi. Dilimiz zenginleşti. Türkçemiz, Osmanlıca denilen yapma dilden arındırıldı. Anadolu halkının kullandığı Türkçe, derlendi. Türkçe, dilbilgisi kurallarına uygun yeni sözcüklerle zenginleşti. Dilimizde kullanılan Arapça, farsça sözcüler, ulusumuz tarafından kutsallaştırılmıştı. Arpça, Farsça bilmek ayrıcalıktı. Hâlbuki kutsal olan dil değil, dindir. 11. Yüzyılda Kaşgarlı Mahmut, yazdığı Divan-ı Lügat-i Türk eserinde, Türkçe ile Arapçayı karşılaştırmış ve Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu kanıtlamıştır. Ama yıllarca hatta asırlarca hukuk, sanat ve bilimde Türkçenin yeterli olmadığını savunanlar oldu. Amaç Türk kimliğini yok etmekti. Milli duygularımızı unutturmaktı. Başarılı olunmadı mı? Elbette ki başarılı olundu. Devletin adı Osmanlı, dilin adı ise Osmanlıca oldu. Bugün bile kendi dilimizi küçümseyenler yok değil. Dil savaşımında, yani özgürlük, bağımsızlık, düşünme, düşündüğünü anlatma başlamalıydı ve başladı da.

TDK’nin kurulması dilimizin kimlik kazanmasını hazırladı ve hızlandırdı. Anadolu insanı, aydınlarımız, öğretmenlerimiz, öğretim üyelerimiz, hukukçularımız her alanda dilimizi kullanmakta ve başarılı olmaktadırlar. Gelecek nesillere Türkçe ile eserler bırakıyorlar ve bırakmaya devam edecekler. Bugünün bilimsel ve sanatsal çalışmaları ne kadar Ulasalsa da o kadar da evrenseldir. Onun için hiçbir dil, tamamen arındırılmış değildir ve olamaz da. Bilim alanında, sanat çalışmalarında yabancı sözcüklere ve terimlere yer verilmesini çağın gereksinimi görmek gerekir. Karamanoğlu Mehmet Bey’le başlayan Türk Dili’ne sahip çıkma savaşımı, günümüzde de devam etmektedir. 12 Eylül Darbesi ile her ulusal değerimiz yozlaştırıldığı gibi Tür Dili ile de uğraşılmıştır. Atatürk’ün mirası TDK kapatılmıştır. Yerli yerine oturtulmuş yazım kuralları ile oynanmıştır. Ama dil, canlı varlıklar gibidir. Siz sözcükleri öldürmek isteseniz bile o yepyeni sözcükle karşınıza çıkar. Konfüçyüs’ün dediği gibi, “Sorunlarımızın çözümünde ilk adımımız dille ilgili olmalıdır.” Gelişme gücü olağanüstü olan Türkçemiz, bilinçli, dilini seven insanların çabaları ile daha da zenginleşecektir. Dil ve düşünce yaşamımıza ışık olan ve yol gösteren Atatürk’ün çağdaş yolu, izlendikçe dilimiz, zenginleşecek ve saygınlığını koruyacaktır.

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap