SON DAKİKA
SON DAKİKA


Güzel Türkçemiz
5.03.2021

Dil, anlaşmak içindir. Dil, birlikte yaşamamızı oluşturur. Dil, ayrıştırıcı, bölücü, ayırımcı olamaz. Burası Türkiye Cumhuriyeti, egemen güç ise Türklerdir. Öyle ise o ulusun ortak dili Türkçedir. Güzel de dilimizden rahatsız olanlar var. Hele son zamanlarda başka dillere özellikle Arapçaya karşı özlem duyanların sayısı çoğalmaya başladı. Ne demiş birisi? “Resmi dilimiz Arapça olsun.” Arapça, İngilizce… Bir veya daha çok yabancı dili konuşmak, yazmak güzeldir. Ama kendi dilimizi küçümsemek de neyin nesi oluyor?

            Arapça Türkçeden üstün bir dil midir? Yazdık, çizdik de Türkçe sözcükler yeterli mi olmadı? Peki, Araplara ve Arapçaya hayranlık nereden geliyor? Evet, kutsal dinimiz bize Arapça yazı ile ulaşmıştır. Dinimizin emirlerini Arapça okuyoruz, Arapça dinliyoruz ama çoğumuz hiçbir şey anlamıyoruz. Buna göre Arapça yazılan din kitabımız kutsaldır ama bizim için Arap dili kutsal olmamalıdır.

            1277 yılında Karamanoğlu Mehmet Bey, bir buyruk yayınlamıştır. “Şimden gerü hiç gimesne divânda, dergâhda, bergâhda ve dahi her yerde Türk dilinden özge söz söylemeye.” diyerek Türk dilini devletin resmi dili olarak duyurmuştur. 700 yılı aşkın bir dönemde dilimizin önemini devlet ağzı ile dile getiren o saygın devlet adamını şükranla anıyorum.

            Şu bir gerçek ki her dil, kendi ulusu için yüce bir değerdir. Her ulus, kendi kültürünü evrenselleştirmek için dilini pazarlar. Ulusal bilinç sahibi insanlar ve toplumlar, başka dillerin egemenliğine girmemek için kendi dillerini zenginleştirirler. 700 yıl sonra kendi dilimizi zenginleştirmek ve ulus olduğumuzu koruyabilmek için TDK gibi kuruluşu devreye sokmuşuz. Atatürk gibi uzağı gören devlet adamları, ulusal dili yaygınlaştırmak için çaba göstermişlerdir. Sanatta, bilimde Türk dilinin yeterli olacağını kısa zamanda ulusumuza ve diğer ülkelere kanıtlamışlardır.

            Dilde bağımsızlığını kazanamayan uluslar, başka ulusların kültüründen kurtulamazlar. Siyasal, ekonomik bağımsızlık dilin bağımsızlığı ile sağlanır. Bir ülkede ulusal bilinç ulusal dille olgunlaşır. Tarihin derinliklerine baktığımızda sömürülen ülkelerin önce dilleri unutturulmuştur. Sömüren ülke kendi dilini esas kılmıştır. Hedef, o ulusun kimliğini yok etmektir. Bu nedenle biz, ulusal bağımsızlık için kendi dilimize sahip çıkmak zorundayız.

            Ekonomik gelişmişlik, teknolojik ilerleme gösteren ülkeler, ihraç ettikleri ürünlerle birlikte kendi dillerini de ihraç ederler. Bu nedenle çağımızda hiçbir ulusun dili yüzde yüz arı değildir ve olamaz da.

            Hâlâ ülkemizde Osmanlı ve Osmanlıca hayranlığı var. Geçmişi getirmek için yanıp tutuşan insanlarımız çok. Osmanlıca ulusal bir dil midir Allah aşkına? Arapça, Acemce, Türkçenin karışımı ile oluşturulan siyasi nitelikli uydurma bir dildir. Aceme sorsan, Türk’e sorsan, Arap’a sorsan anlamaz. Anlaşılmayan bir dilin seslendirilmesi ve o ulusun gırtlak yapısına uymayan bir dilin oluşturulması, o ulusun gelişme özelliğini engeller.

            Bugün devlet dili ve halk dili aynıdır. Yazı dili, konuşma dili arasında ağız ve şive farklılıkları dışında ayrım yoktur. Ne yazık ki Osmanlıca belirli sınıfın diliydi. Saray ve çevresindeki insanlar konuşur ve yazarlardı. Ama Anadolu’da yaşayan Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Emrah, Yunus Emre gibi ozanlar kendi dillerini, Türkçeyi ustaca kullanmışlar, dilimizin yaşamasına katkıda bulunmuşlardır.

             Ziya Gökalp, “Güzel dil Türkçe bize/ Başka dil gece bize/ İstanbul konuşması/ En saf en ince bize.”

Doğru dememiş mi düşünür?     

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap