SON DAKİKA
SON DAKİKA


Güzel Türkçemiz
3.02.2022

Neden güzel dilimizi hedef alırlar Allah aşkına? Ne isterler bir ulusun özbeöz dilinden? Bir genel müdür çıkmış, dilimiz, Arapça olsun diyor ve bu kişi, ödüllendiriliyor. Neden Arapça olsun ki? Arap dili ne Araplar için ne de bizler için kutsaldır. Kutsal olan yüce dinimizdir.

Demek ki dilimiz, duygularımızı düşüncelerimizi yazı ile konuşarak anlatmaya yetiyor. Bu nedenle başka dillere gereksinim duymuyoruz. Bu oluşum utanılacak değil övünülecek durumdur.

Yüz sene, iki yüz sene önce yazılan eserleri, yeni nesil anlamıyormuş diye bazıları bunu dert ediniyorlar. Elbette ki yeni nesil, anlamayacak eski metinlerden. Çünkü sözcükler, canlı varlıklar gibidirler. Toplumca benimsenir, uzun süre kullanılır, ömrünü tamamlar ve yerini yeni bir sözcüğe bırakır. Uygurlardan, Göktürklerden getirdiğimiz Türkçemiz, değişime uğramadı mı? Hangimiz; Uygurcayı, Göktürkçeyi biliyoruz? Ama iki ulus dilinden de yararlanmıyor muyuz? Demek ki bugünkü konuştuğumuz ve yazdığımız Türkçemizin temelini, Orta Asya Türkçesi oluşturuyor.

Bugünlerde Cumhuriyetle birlikte elde edilen kazanımları yok etmek için gerçekten çok büyük gayret var. Şaşırıyorum doğrusu bu tür insanlara. Şuna katılıyorum, geçmişte Öz Türkçe hedeflenerek aşırıya kaçılmıştı, ama tutmadı. Şimdi de insanımızı, çağın gerisine çekmek için çaba gösteriliyor ki bu çaba da boşuna.    “Osmanlıca” denilen dile, neden gereksinim duyuluyor? Böyle bir dil var mı ki peşinden gözyaşı dökelim?  Anadolu halkı, Osmanlı dilini bilir miydi? Yunus Emre, Karacaoğlan, Emrah, Pir Sultan Abdal, Köroğlu, Kaygusuz Abdal gibi tekke ve halk ozanlarının kullandığı dilden anlıyoruz ki Anadolu halkı, kendi dilini “Türkçeyi” konuşuyor ve sanat dili olarak da kullanıyordu.

“Bu nasıl dildir ki Arap’a söylesem anlamaz, Acem’e söylesem anlamaz, Türk’e söylesem anlamaz.” İşte böyle bir dildi Osmanlıca. Yabancı dil öğeleriyle bezenmişti. Bu yüzden belirli sınıfın dili olmuştu. Böyle bir dille toplumu okur-yazar etmek olanaksızdı. Hâlbuki TC; ulusçuluk, halkçılık esasına göre kurulmuştu. Osmanlıca ile pekişen kimliksizlik, Türkçe ile yerini çağdaşlığa, ulus bilincine bırakmıştı.

1930’larda Türkçeye karşı olanlar, “Arap dilini, Arap’a, Acem dilini, Acem’e verirsek geride kötü bir Buhara hırkasından başka bir şey kalmaz” diyorlardı. Mustafa Kemal, bu yaklaşımın üzerine bir fıkra anlatır. “Zengin köy ağası kentin hamamına gider; yıkanır, kurulanır. Giyinmek için bohçasını açar, bohçada silahından başka hiçbir şey yok. Hepsi çalınmış. Başlamış hamamcılardan hesap sormaya. Hamamcılar Ağa’nın şantaj yaptığını ileri sürerler. Ağa, kızar, silahını kuşanır ve çırılçıplak ayağa kalkar. Peki, bu hamama bu kılıkta mı geldim,” diye sorar. Evet, Türklerin tarih sahnesine dilsiz çıkmadığını özetleyen bu fıkrayı okuyucularımla paylaşmak istedim. Öyle ya yüzyıllara damgasını vuran bir ulusun dilinin zayıf olması, olanaklı değildir.

Dilde bağımsızlığını kazanamayan uluslar, başka ulusların kültüründen kurtulamazlar. Siyasal bağımsızlık, dilin bağımsızlığı ile sağlanır. Bir ülkede, ulusal bilinç, ulusal dille hayatta kalabilir. Bilimsel ve sanatsal gelişmelere ayak uydurabilmek için yaratıcı olmak zorunludur.  

Çağın teknolojisi, hiçbir dili, öz biçimde bırakmaz. Bilimsel gelişmeler, beraberinde yeni terimler, yeni sözcükleri dile katar. Dille düşünce karşılıklı etkilenmesi, dili zenginleştirir.

Dikkat ediyorsanız, 12 Eylül Darbesi, ulusal bağımsızlığın simgesi olan dilimizle, dinimizle, geleneklerimizle oynandı. Çünkü kapitalist sistemin gereği budur. 24 Ocak Kararları ile Karma Ekonomiden, Liberal Ekonomiye geçişle ulusal bilincimizi yok etmek gerekiyordu ki bunun en kolay yolu TDK ve TTK gibi kuruluşları amaçlarından uzaklaştırmak oldu. Kenan Evren’le Turgut Özal ve bugünkü iktidarla devam eden kapitalist yapı, kendi yasalarını uygulamanın peşindedirler. Doğal olarak da olmayan bir dili, yeniden canlandırmakla ulusal bilinci yok etmek istemektedirler.

Her dil, kendi ulusu için yüce bir değerdir. Her ulus, kendi kültürünü evrenselleştirmek için dilini pazarlar. Ama ulusal bilince ulaşmış uluslar, başka dillerin boyunduruğuna girmemek için kendi dilini zenginleştirirler. Biz de kendi dilimizi geliştirme yolunu benimsemek zorundayız.

Ne dersiniz?

            

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap