SON DAKİKA
SON DAKİKA


Kıssadan hisse
17.03.2019

16 Ağustos 1838, Osmanlı Devleti İngiltere ile ticaret antlaşması imzaladı. Peşinden Avrupa’nın diğer ülkeleri ile de antlaşma  yapıldı. Osmanlı Devleti, devletçi ekonomiyi bu antlaşma ile rafa kaldırdı. Gümrük vergileri yabancı devletlerin istediği gibi oldu. İhracat, ithalat vergileri yüzde bire düşürüldü.

Doğal olarak ülkemiz özellikle İstanbul, ithal cenneti oldu. Üretemediğini tüketen bir toplum oluştu. Binlerce yerli üretim alanları ve satış merkezleri iflas etti. En verimli alanlar yabancı sermayenin eline geçti.

Avrupa pazarı için kurulan bu açık pazar düzenine uygun yasalar yönetmelikler çıkarıldı. Ülkemizde yaşayan azınlıklar ülkenin ekonomisini ellerine geçirdi. Kaybedenler ise ülkenin esas unsurları olan Türkler oldu.

Doğru da Koskoca Osmanlı Devleti bu duruma nasıl düştü? 19. Yüzyılda İngiltere dünya ekonomisinde rakipsiz hale gelmişti. Avrupa ülkeleri kendi pazarlarına İngilizlerin ürettikleri mallalarını sokmuyorlardı. Doğal olarak İngiltere diğer ülkelerde Pazar aramaya başladı. Latin Amerika’dan Çin’e kadar ülkelerde ürettiği malları satmaya başladı. Bu eylemini ya o devletleri yönetenlerle anlaşarak veya silah zoru ile yaptı.

İngiltere, ülkemizdeki ham madde kaynaklarına ulaşmak için birde  kendi ürünlerini Osmanlı topraklarının her köşesinde satabilmek için demiryolları ve liman yapımına başladı.

Demiryolları ve limanlardan sonra, bankalar, maden işletmeciliği, su, elektirk şirketleri kurdu. Bu yaklaşımlar Osmanlı ekonomisine etkisi uzun sürmedi. 1814’te bir İngiliz sterlini 23 Osmanlı kuruşu iken, 1839 yılında aynı paranın değeri 104 kuruş oldu.

Doğal olarak dibe vuran ekonomi nedeniyle Osmanlı yetkilileri dış borçlanmaya gitmek zorunda bıraktırıldı.

Avrupa’da büyük ticari şirketler kurulmuştu. Bu  ülkelerde ekonomik akım hızlanmıştı. Gereksinimi olan ülkelere borç para verip verdiği paranın iki katını geri alıyorlardı.

Alınan borç paralar, Dolmabahçe, Yıldız, Çırağan, Beylerbeyi  saraylarının yapımına, dekoruna, boğazdaki yalılara harcanıyordu. Çünkü borç parayı veren ülkeler öyle istiyordu.

Bu gelişim, Osmanlı Devleti’nin üst düzey bürokrasinin yaşamını da değiştirdi. Orta sınıf da değişimden nasibini aldı. Giyimler, yemeler, ev yaşamı artık geleneksel yaşamdan çıkmıştı. Daha fazla tüketmek için daha fazla yolsuzluklar ön plana çıkar oldu.

9 Mart 2019 yılına geldik. Hani bazılarının kendince küçümseyerek ara dönem dedikleri Atatürk Cumhuriyetini çıkarırsak değişen bir şey var mı? O gün İngilizlerin egemenliğinde olan devletimiz, bugün de ABD güdümünde değil mi? Yapılan ikili anlaşmalarla veya tehditle ülkemize ambargo uygulamıyor mu?

İki asır önce yabancılara borçlanmıştık. Ülkemizin yer altı yer üstü kaynaklarını önlerine sermiştik. Bugün gelinen nokta farklı mı? Borç verilen paralarla yol, köprü AVM yapabiliyorsun. Üretime dönük bir girişimde bulunmana izin vermiyorlar. Dün de öyleydi bugün de öyledir.

O gün ülkemiz yabancı sermayeye açılmış ve yabancı üretimini, tüketir toplum durumuna getirilmiştik. Bugün farklı olduğunu kim söyleyebilir.

İşte yönetimlere düşen temel işlev. Cumhuriyet ilkelerine uymaktır. Yanı ekonomide siyasette dilde kültürde eğitimde, savunmada tam bağımsız olmaktır.

Ne garip değil mi? Tarih tekerrür etmiş.

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap