SON DAKİKA
SON DAKİKA


Silah merakı
17.02.2022

“Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu/ Eğri kılıç kında paslanmalıdır.” demiş Köroğlu. Zamanımızda da Eski Cumhurbaşkanımız Merhum Süleyman Demirel, “Silah üreticileri, barış ister mi?” sözünü boşuna dememişti. Deneyimli devlet adamı Sayın Demirel’in yaklaşımının doğruluğunu kimse yadsıyamaz. Devletimiz, silah lobilerinin isteği doğrultusunda silah bulundurma yaşını maalesef 18’e çekmiştir. Tüm Akdeniz ülkelerinin insanları gibi biz de öfkeli toplumuz. Hoşgörü sınırlarımız oldukça daraltılmıştır. En ufak bir tartışmada veya yanlışlıkta hemen silaha sarılıyoruz. Evet, silah ruhsatı yaşı 18’e çekilmekle kalınmadı; kişiler, isterse birden fazla silah ruhsatı alabiliyorlar. Sanıyorum ki bu sayı beş silahtır. Kişi, ruhsatlı silah almak için başvuruda bulunmuşsa kişinin sabıkasına bakılmaksızın o kişilere de silah ruhsatı verilebiliyor. Psikolojik rahatsızlığı anlamak kolay olmuyor.

Ruhsal rahatsızlığı olanlar da ruhsatlı silah alabiliyorlar. Çünkü ruhsat için tam teşekküllü hastaneden rapor alma zorunluluğu yok. Bu kişilerin nörolojik, psikolojik ve fiziki rahatsızlığına bakılmaksızın yani altı kişilik doktor raporuna artık gereksinim duyulmadan ruhsatlı silah verilebiliyor. İngiltere’de bireysel silahlanmak kesinlikle yasaktır. Avcı ve ateş kulüplerine üye olanların av tüfeği sahibi olabilmeleri için zorunlu bir süreci, geçmeleri gerekiyor. Fransa’da ise sadece savunma amaçlı silah ruhsatı için başvuruda bulunulabiliyor. Ruhsat için başvuruda bulunan kişinin ciddi biçimde tehlikede olması gerekiyor. Yunanistan’da ruhsat isteyen bireyin ruhsal durumunun silah taşımaya uygun olup olmadığı doktor raporu ile belirleniyor. Ama bizde sanki silah bulundurmak ve taşımak teşvik ediliyor gibi. Türkiye’de silah sektörünün iştahını, genç nüfus, kabartıyor. Bu kadar genç yaşta; tüfekle, tabanca ile tanışmak veya tanıştırmak topluma ne yarar sağlayacaktır gerçekten merak ediyorum? Şu bir gerçek ki son 10 yılda silah sayısı 10 kat arttı. Şiddet olayları son dört yılda yüzde 69 çoğaldı. Şiddet olaylarında yılda üç bine yakın kişi ölmekte, dört bine yakın kişi de yaralanmaktadır. Silah, şiddetin en uç noktasıdır.

Ama bir taraftan şiddet gösterenleri çoğaltıyoruz diğer taraftan da uzlaşma politikasını oluşturmaya çalışıyoruz ki bu, mümkün değildir. Doğrudur, suçların büyük bölümü ruhsatsız silahlarla işleniyor. Yani anlık öfke, peşinden silaha sarılmak sonra da pişman olmak gibi toplumsal hastalık içindeyiz. Bu eylemlerde silahın ruhsatlı veya ruhsatsız olması fark etmiyor. Bu da gösteriyor ki yasalarımızın caydırıcı özelliği yok. Edindiğimiz bilgilere göre yüzde 85’i ruhsatsız olmak üzere 25 milyondan fazla silah insanların evlerinde veya bellerindedir. Çocukluğumuzda, gençliğimizde hatta orta yaşlılığımızda görmediğimiz, yaşamadığımız olayları şimdi yaşıyoruz veya bu olaylara tanık oluyoruz. Bizler, babalarımızın ruhsatlı silahının olup olmadığını bile bilmezdik. Bizler; köyümüzde, kentimizde silah sesi duymazdık. Bizler, şiddet içinde büyümedik ve şiddeti yaşamadık.

Bireyin silahını göstermesi, düğünde eğlencede silah atması ayıplanırdı. Şimdi ise canciğer arkadaşların birbirlerine silah çektiklerini hatta erken davrananın diğerini öldürdüğüne şahit oluyor ve üzülüyoruz. Öğrenci; okuluna kalemle, kitapla, defterle gitmesi gereken kişidir. Görüyoruz ki ortaokul, lise çağındaki öğrenciler, öğretmenlerine veya arkadaşlarına silah çekiyor, hatta ölümlerine neden olabiliyorlar. Türk toplumunda; “At, avrat, silah” namustur. İnsanlarımız bu üç özel değerini, namusu gibi korur. Kimseyle de paylaşmaz. Ama zamanımız gençlerinde silah, bıçak sıradan demir parçası olmuştur. Azımsanamayacak kadar kadın cinayetleri, küçümsenemeyecek kadar ölüm nedenleri; yeteri kadar silah kontrolü yapılmayışından ve yasaların caydırıcı özelliğinin olmayışındandır. Kimliğini bulamamış, kendisiyle barışık olmayan, sevgiyle büyümeyen insanlar şiddete başvururlar. Kendilerini kanıtlamak için de belirli ağırlığı olan bu demir parçalarına sığınırlar. Devletin ve yöneticilerin yapacağı en önemli görev, gençliği şiddetten uzaklaştırıcı çözümler üretmesidir.Televizyonlarda, filmlerde şiddet olaylarından kaçınmalı, hatta şiddet içeren oyuncak üretiminden de uzak durulmalıdır. Peki, suçlu kim? Elbette ki devlettir.

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap