Türkiye’de, sağlık sorunlarına dikkat çekmek için doktorlar
bugün-14 Mart 2022 –tarihinde başlamak üzere iki gün iş bırakma eylemine
girdiler. Ancak dikkatimi çeken şey ise, Beştepe’de kutlanan Tıp Bayramı’nda
doktorlar salonu doldurmuşlardı. Hemen aklımıza gelen şu: Doktorların bir kısmı
aldıkları ücretlerden ve çalışma koşullarından herhalde mutludurlar. Öyle ya
bu mesleğin çalışanlarının bir kısmı,
salonda yayılmış otururken, diğer bir kısım doktorlar ise sokakta hak
aramaktadırlar..
Aklıma 12 Eylül 1980 öncesi geldi. O zamanın iktidarları da
benim polisim, benim öğretmenim, benim sağlıkçım diye bölmüşlerdi insanları. Bu
amaçla değişik dernekler de kurulmuştu. Aynı meslek çalışanlarını birbirlerine
düşürmüşler ve düşman etmişlerdi. Acaba şimdi de aynı şey mi uygulanıyor?
Aslında her meslek kutsaldır. Çünkü her meslek çalışanı
kendi işini yapmakta ve görevini yerine getirmektedir. Doktorluk kutsal da
öğretmenlik, hâkimlik, avukatlık, büroda görev yapan memurun yaptığı hizmet
kutsal değil midir? Sokakları temizleyen işçiler vatan hizmeti yapmıyorlar mı?
Ancak burada bir ayrıcalığı dile getirmek gerekir. Özellikle
ülkemizde Tıp Fakültesini kazanmak oldukça zordur. Bunun yanında en uzun eğitim
alan meslektir de. 18 yaşında tıp fakültesine giren bir insan 30 yaşlarında
uzman doktor olabiliyor. Öyle ise “Yiğidi öldür hakkını yeme,” sözünü eyleme
geçirmek elbette ki iktidarın görevidir.
Görev başında olan doktorlarımıza, saldırılar, hatta ölümle
sonuçlanan durumlar, düşünülürse elbette ki doktorlarımızı ve tüm sağlık
çalışanlarımızı korumak, kollamak devletin temel görevi olmalıdır.
Ülkemizde 50 bin lira, yüz bin lira aylık alan insanların
varlığını basından izliyoruz. Ama bir uzman doktorun 10 bin, 20 bin lira
almasını çok bulmak doğrulukla bağdaşmaz.
Öğretmenlere, polislere, din görevlilerine verilecek 3600 ek
gösterge, seçimden seçime, gündeme geliyor ve bir dahaki seçime kadar
unutuluyor.
Özellikle PANDEMİ döneminde, doktorların mesleki
sorunlarının ek çalışma ücretlerinin iyileştireceğine dair sözler verilmişti. O
sözler de havada kaldı. Umarım doktorlarımızın ve diğer sağlık çalışanlarımızın
özlük hakları kısa zamanda düzeltilir ve o insanlar, mesleklerini güven,
mutluluk içinde yerine getirirler.
Neden 14 Mart tarihi Tıp Bayramı olarak kutlanır?
14 Mart 1827 tarihinde Padişah ikinci Mahmut zamanında Hekimbaşı Mustafa Behçet’in önerisiyle Şehzadebaşı’ndaki Tulumbacı konağında “Tıphani-i Amire ve Cerrahane-i Amire adıyla Batı tarzında tıp eğitimi başladı.
İşte kuruluş günü olan 14 Mart , Tıp Bayramı olarak kutlanmaktadır.
İlk kutlama işgal altındaki İstanbul’da 14 Mart1919
tarihinde üçüncü sınıf tıp öğrencisi, Hikmet Boran’ın önderliğinde İstanbul’un
işgalini protesto etmek için toplanmışlardı.
Devrin ünlü doktorları, öğrencilerine destek vermişlerdi. Böylece Tıp
Bayramı, tıp mesleği mensuplarının yurt savunma hareketi olarak
gerçekleşmiştir. Umarız ki gelecek Tıp Bayramları, birlik beraberlik içinde
kutlanır. Umarız ki doktorlarımızın ve diğer çalışanlarımızın hakları hak
ettikleri oranlarda verilir. Umarız ki hak aramak için meydanlara çıkan
insanlarımıza şiddet uygulanmaz ve hak arayanların sesleri kısılmaz.
Doktorlarımızın ve sağlık çalışanlarının bu güzel gününü sevgiyle kutluyorum.