Gelin canlar bir olalım
Münkire kılıç çalalım
Hüseyin'in kanın alalım
Tevekkeltü taalallah ((PSA)
Bir
toplumda vatan kavramı, ulus kavramı ön plana çıkmamışsa orada ayrışma, bölünme
vardır. Onun için yöneticiler yönettikleri insanları, dinlerine, ırklarına en
kötüsü siyasi anlayışlarına göre ayrıştırıyorsa orada ulusal birlikten söz
edilemez.
Bizim,
ulusal birliğe her zaman gereksinimiz vardır. Barışta, savaşta, sağlıkta,
hastalıkta ulus olarak bir bütün olmak zorundayız. Barış zamanında insanları
ayrıştırmak, sıkıştığımız zaman toplumu ulusal birliğe çağırmak pek de
inandırıcı olmuyor.
Bir muhtar düşünelim, bu bireyin seçilmeden önce de seçildikten sonra da bir siyasi anlayışı vardır ki bu gayet doğaldır. Bu birey, seçildikten sonra ki uygulamalarında kendi siyası görüşü dışındaki insanlara tavır koyamaz. Koyarsa köyde itibarını yitirir ve başarılı olamaz. Çünkü o muhtar, yalnız kendine oy veren insanların değil, köyünde yaşayan herkesin muhtarıdır.
Türk töremizde bir geleneğimiz vardır. Köylerde bunun adına “İhtiyar Heyeti” adı verilir. Bu heyet, muhtarı yönlendirir. Yanlış yapmasını önler. Çünkü seçilmek demek, her şeyi bilmek anlamına gelmez.
Ulus çapında ihtiyar heyeti görevini, meclisler yapar. Muhalefet partileri, mecliste dengedir, iktidarın yanlışını önlemeye çalışır. Eğer muhalefet ve iktidar, aklın yolunu birlikte belirlerseler orada ulusal birlik elbette ki sağlanır.
Maalesef
geçmişte de şimdi de ağzımızın tadını bozmaya çalışanlar var. Ulusumuzu sağa, sola;
dinciye, dinsize hatta Alevi’ye, Sünni’ye bölerek aramıza nifak tohumları
serpmeye çalışanlar var. “Keçi can, kasap yağ derdinde ,” diye atalar sözümüzde
olduğu gibi toplum salgın bir hastalıkla boğuşurken kürsüden siyaset konuşmaya,
geleceğin seçimlerinin yatırımını yapmaya çalışanlar var ki toplum olarak bu
gibi liderleri kınıyoruz. Öyle bir
dönemdeyiz ki “Ölü rahmet bulsun da kimden bulursa bulsun” yaklaşımı, bizim esasımızdır.
Geçmişi yaşayanlar bilir. 1970-80 arası ,toplumu
sağcı, solcu diye böldüler. Özellikle
gençlerimiz üzerinde oyun oynadılar. Bölenler ve sağ anlayışa da sol anlayışa
da silah verenler de aynı zihniyetti. Ama binlerce fidan gibi gençlerimiz
gitti. O gençler, bugünün Türkiye’sinde söz sahibi olacaklar ve ülkemizi daha
iyiye götüreceklerdi. Bu gelişimden korkanlar, bu oyunu oynadılar ve başarılı
oldular.
Bu
toplum, 12 Eylül öncesinden gelen bu tür ayrıştırmalara tanıktır ve ulusumuza
bu tür davranışlar yabancı değil. 11 Eylül 1980 günü, ülkemizin gençleri
birbirini öldürecek biçimde kamplara bölünmüştü. Aynı gençlerin 13 Eylül günü
nasıl kol kola gezdiklerini biliyoruz.
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil (Y E)
Pir Sultan Abdal, başta belirttiğim dörtlüğünde, birlikten söz etmiş ömrü boyunca. Birlik; dostluktur, kardeşliktir. Birlik, güçtür, kuvvettir. Ülkeyi yönetenler, güçlü olmalıdırlar. Ülkemizin geleceğini yabancılara ipotek etmemeliler, bağımsız, onurlu bir ulusun varlığı için çalışmalıdırlar, demiş.
Gönül adamı, uzun soluklu Yunus Emre ise 800 yıl önce bugün için seslenmiş toplumumuza. Gönülleri yıkmamayı, kin nefret tohumları ekmemeyi sade Türkçesiyle dile getirmiş.
Ulusal birlik için, toplumun refaha kavuşması için başımızda olan salgın hastalığı yenmek için, senin adamın, benim adamım; senin belediye başkanın benim belediye başkanım gibi ucuz yaklaşımlardan kurtulup toplumu kucaklayalım.
Bilmem katılır mısınız?