Türkiye’nin on ilini etkileyen depremde binlerce kayıp
verdik, vermeye de devam ediyoruz. Ülke olarak tek yürek olduk, enkaz altında
kalan vatandaşlarımızla biz de enkazın altında kaldık. Dualarımız Kahramanmaraş
Gözpınar ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen ve on kentimizi de yerle bir
eden vatandaşlarımızla…
Depremden üç gün önce Avustralyalı gök bilimci Frank
Hoogerbeets, bir Twitter mesajıyla Türkiye haritası yayınladı ve Antakya ve
çevresini kırmızı renkle göstererek "Er ya da geç bu bölgede (Güney-Orta
Türkiye, Ürdün, Suriye, Lübnan) ~M 7.5 büyüklüğünde bir deprem olacaktır."
dedi.
AFAD depremin büyüklüğünü ilk 7.4 olarak verdi, daha sonra
7.7 olarak güncelledi. Tabi sabah 04.17’de meydana gelen depremin büyüklüğüydü.
Bununla da kalmadı, saat 13.24’te bir deprem daha oldu. Bu depremin büyüklüğü
ise diğerinden çok da farksız değildi. Elbistan merkezle deprem 7.6
büyüklüğündeydi.
Bu iki büyük deprem de bölgemizde hissedilmekle kalmadı,
insanları sokağa döktü. Trabzon’un bazı mahallelerinde apartmanlar zarar gördü.
Trabzon, büyük Erzincan depreminin ardından ilk kez bu kadar etkilendi. Depremi
bu kadarıyla yaşayan biri olarak Kahramanmaraş ve diğer on ilde bu felaketi
yaşayanları düşündükçe nefesim kesilecek gibi oluyor. Enkaz altında kalmak,
hayatını kaybetmek, yara almak bir yana bir de bu işin psikolojik boyutu var ki
o da uzun yıllar etkisini sürdürecektir.
Avustralyalı gök bilimci Frank Hoogerbeets’in deprem
tahminin yanı sıra, Şener Üşümezsoy, Ahmet Ercan, Naci Görür gibi Türk
jeologlar bilinen fay hatlarına dayanarak bölgede büyük bir deprem beklendiğini
her fırsatta söylüyordu.
Üşümezsoy, depremden çok önce yazdığı makaledeki verileri
tekrarlayıp "7.8'lik bir deprem, bu Türkmen dağları veya Suriye-Türkiye
hududundan geçen bir deprem aslında... Ölüdeniz'den ve Kıbrıs'tan gelen fay
hatlarının birleşerek Amik Ovası'nı doğu kenarından Pazarcık ile Gaziantep
arasından geçip oradan kuzeye Adıyaman'a kadar giden bir hat var. Oldukça uzun
bir fayın, segmentlerin kırıldığı görülüyor. Bu anlamda Sivrice'de olan
depremin batıdaki devamını oluşturan bir hattı görüyoruz." dedi.
Türkiye’nin yanı sıra Suriye’den gelen yıkım haberleri Türk
jeologları doğruluyordu…
Peki, biz tüm bu uyarılara rağmen ne yaptık? Ne gibi
önlemler aldık?
Türkiye olarak, büyük Erzincan ve Marmara depremini yaşadık.
Binlerce kayıp verdik de ders aldık mı?
Bence çok da ders almışa benzemiyoruz. Hala her depremden
büyük kayıplarla çıkıyoruz. Klasik olacak belki ama depremin en büyük
boyutlarını yaşayan Japonya’da neden hiç yıkım olmaz? Onların bulunduğu bölge
deprem bölgesi de bizimki değil mi? Japonlar depreme dayanıklı yapılar inşa
ederken biz neden hala aynı kafada ilerliyoruz?
Bilmem kaç senedir her felaket sonrası kurulan bilirkişi
masalarında nasıl önlem alırızı tartışıp kalkmaktan usanmadınız mı? Bence
bazılarını canı yanmadan usanmayacaksınız. Çünkü bütün suç bunları bile bile
önlem almayanlarındır.
Prof. Dr. Celal Şengör Hocamız da son yaptığı açıklamada bu
konuya değinerek, açık bir dille izah etti. Şengör, “Deprem ülkesinde imar affı
cinayettir” diyerek bir kez daha uyarıda bulundu.
Bilim insanlarına kulak verelim. Bu ülkeyi kurtaracak olan
bilim ve ilimin yolundan gitmektir…
Şimdi enkaz altında kurtarılmayı bekleyen binlerce
vatandaşımız var. Hava soğuk. İnsanlar sokaklarda… 7’den 70’e herkes bölgeye
yardım etmek için seferber oldu. Siyasiler belki de son yirmi yıldır olmadığı
kadar tek yürek… Öyle de olmalıydı.
Umarım yaralar bir an önce sarılır.
Geçmiş olsun Türkiyem.