Geçtiğimiz günlerde AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, bir konferansta yaptığı konuşmada, "Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye'de yaşanmıştır. Mesela Fransız Devrimi her şeyi yıkmıştır ama lügate yani dile dokunmamıştır. Yine en sert devrimlerden bir tanesi Mao'nun Çin'de yaptığı kültürel devrimdir ve o da dile dokunmamıştır. Ama maalesef bir kültür devrimi olarak cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünmemizi yok etmiştir. Bugün konuştuğumuz Türkçe'nin düşünce üretebilmesi mümkün değildir. Bugün konuştuğumuz Türkçe ile bir düşünce üretemeyiz sadece ihtiyaçlarımızı karşılayabiliriz, konuşma ihtiyacımızı karşılayabiliriz"  dedi.

Şu dil konusunda biraz derine inelim öyleyse…

Türkler tarih boyunca kullandığı kendi öz alfabesi Göktürkçeden vazgeçerek Arap alfabesi kullanmaya başladı. Zenginlik bakımından su getirmeyecek Arap alfabesiyle Türkler edebi açıdan gücüne güç kattı. Üstüne Farsça gramer kuralları da eklenince hem kelime hem de gramer açısından Türkler, dünya edebiyatları arasında güçlü bir edebi varlığa ulaştı.

Yaklaşık bin sene Arapça ve Farsça gramer kurallarıyla sayısız edebi kişiliği var eden edebiyatımız; Selçuklu döneminde; Mevlana ve Yunus Emre gibi dönemin büyük mutasavvıf şairlerini yetiştirdi. Yetmedi, Osmanlı döneminde Fuzuli, Baki ve Şeyh Galip gibi büyük şairlerin kelimelerine kifayet oldu.

Öyleyse Cumhuriyet döneminde Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk neden Latin alfabesine geçiş yaptı? Madem bu kadar büyük bir edebiyatımız vardı, neden bambaşka bir alfabeyi kabul edip, sil baştan bir dil ve edebiyat var etti?

Ben bu soruyu şöyle cevaplıyorum; Latin alfabesi dediğimiz alfabenin temelinde Türk alfabesi; yani Göktürkçe vardır. Avrupa medeniyeti dediğimiz medeniyet Türk yazı sisteminden etkilenmiştir. Latin alfabesi kabul edildiği zaman Atatürk’e, “Paşam, madem alfabeyi değiştirecektim neden Göktürkçeye dönmedik?” şeklinde bir soru yöneltilir. Atatürk ise bu soruya şu şekilde cevap verir: “Latin alfabesini ters çevirip bakın bakalım hangi alfabeye benziyor!”

Atatürk, Türkçeyi yeniden diriltmek için modern Latin harflerini kabul etmiş, kökeni Türkçe olan kelimeler dışında bütün kelimelerin kullanımını Türkçe gramere uygun hale getirip dilimize kazandırmıştır.

Bir milletin gücü edebi zenginliğinde saklıdır. Büyük Önder de tamamen o büyük Türkçeyi diriltmiştir.

Yani, Türkçemiz düşünce üretmemize de konuşma ihtiyacımızı da karşılamaya yeterlidir. Yeter ki öz Türkçemizi doğru öğrenip, kullanabilelim.