SON DAKİKA
SON DAKİKA


Nefes!
16.03.2018

Sabahın kör vakti kalkan uçaklardan hiç haz etmemişimdir ama gidilecek yerde günün bölünmemesi için onlar olmadan seyahat etmek çok da mümkün olmuyor. O yüzden, “bir daha asla” diye söylenerek sabahın karanlığında başladığım gün bittiğinde, bir sonraki seyahatte yine bu saatlerde gelip işleri halletmenin çok daha verimli olacağını düşünürken buluyorum kendimi... Yine böyle bir günde, sabahın kör vaktinde başladığım bir yolculuk, aktarma yapacağım Ankara’dan kalkacak ikinci uçak iptal olunca bir otel odasında sonlanmış ve ertesi sabah yine karanlıkta başlamıştı. Otelin lobisinde bizi almaya gelen servisi beklerken, benimle aynı durumda olan bir çift ile bir başka kişi daha bulunuyordu. Çift açık bir biçimde tartışıyordu. Aralarında, iptal olan uçuşun kimin fikri olduğu konusunda amansız bir yarış vardı. Yaşlı adamsa temiz giyimli, görmüş geçirmiş bir izlenim veriyordu. Birkaç dakika sonrasında ise, Ankara’nın ayazında, serviste oturmuş gelecek son kişileri bekliyorduk. Genç çift tartışmanın dozunu artırmıştı. Çocuğun kuzeni olan Mert’in kalmaya geldiğinde koltukta yediği fıstıkların kabuklarının minder aralarına düşmesi de dahil olmak üzere birçok detay havada uçuşuyordu. Sabah soğuğunun sevimsizliği yeterince güçlüydü ve yenileri için gücüm yoktu. Olabildiğince kibar bir biçimde “Beyfendi, sonra konuşsanız?” diyebildim. “Ne var ki kardeşim, şurda şunları da konuşamayacaksak nasıl yaşayalım!” diye bir cevap aldım. Genç adam, hemen yanında oturan yaşlı adama döndü; “Amca, sen rahatsız oluyor musun?” Adam gülümsedi. Genç adam konuşmaya devam etti. Yaşlı amcanın arabadaki muhabbetten rahatsız olmaması beni azınlık yapmıştı. Hayatım boyunca rahatsız olmayan insanlardan rahatsız olmuştum ama yapacak bir şey yoktu. Son kalanlar da gelse ve hemen gitsek diye düşünüyordum. Çocuk, kızın annesinin onun ayakkabılarını makinaya atıp yıkamasıyla ayakkabıların yırtılmasını, kızın bu uçağı tercih edip bir gece boyunca perişan olmalarıyla bağdaştırdı. “Haksız mıyım amca?” diye destek aradı. Yaşlı adam güldü, kulağını gösterdi. Sürekli dinlemeyi tercih ediyor ve çok ilginç zevkleri var diye düşündüm. 

Birkaç dakika sonra, elinde ufak bir kutuyla orta yaşlı bir hanımefendi servise geldi. Büyük olasılıkla beklediğimiz son kişi oydu. “Baba, yine işitme cihazını odada bırakmışsın, hadi tak şunu!” diyerek kutuyu adama uzattı. Yaşlı adam cihazı kulağına yerleştirirken genç çocuğa döndü: “Bir şey mi demiştin sen bana evladım, şimdi söyle!” 

Ben o gün o araçta beklerken, o amcadan anlamsız ve değersiz söylemleri duymamanın ne kadar büyük bir konfor olduğunu öğrendim. Boş konuşana sağır olmak hayatı güzel kılıyor ve herkes hak ettiği havayı kendi nefesinin kokusunda soluyor. 

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap