SON DAKİKA
SON DAKİKA


Otobüste Havaalanı
19.05.2018

Sabahın kör bir vaktinde uyanmış, yaklaşık bir saatlik mesafede bulunan havaalanına gidebilmek için beni alacak servisi bulmaya çalışıyordum. Bu küçük Anadolu şehrini sevmiştim. Her yerin yürüme mesafesinde olması ve yürümeyi çok seviyor olmam güzel tesadüfler olmuştu. Ama şimdi elimde bir çanta ile zifiri karanlıkta bana tarif edilen durağı bulmak için her yeri arşınlamak zorundaydım ve çok az vaktim vardı. Sokakta soru soracak birini bulmak şöyle dursun, uzaklardan gelen köpek havlamaları ve yaprakların hışırtısı dışında canlı emaresi de yoktu. Kalabalığı yaran ani motor sesi beni biraz kendime getirince, anlamsızca, gelen arabaya dur işareti yaptım. Sanıyorum öncelikli amacım servisin kalktığı yeri sormaktı. Ama o aracın zaten havaalanı servisi olduğumu öğrenmem çok da uzun zaman almadı.

Kısa bir bekleyiş arabadaki muhabbet hevesini de artırmış olacak ki; “Böyle şey olmaz, havaalanı için ilçeye gidiyoruz, bize de havaalanı yapılmalı” diye söze başlayan adamı arabadaki birçok kişi destekledi. Sabahın bir yarısında devletin ulaşım politikasından havaalanına uzak olmanın şehri nasıl etkilediğine dair onlarca fikir havada uçuşuyordu. Ben, yabancı kontenjanından dinleyici olmayı seçmiştim. Yaşlı bir amca ise tek başına o kadar yakın iki havaalanı olamayacağını, bunun israf olacağını söylüyordu. O konuştukça şehre havaalanı getirmek isteyen kitle daha da hararetle fikirlerini savunuyorlardı. Bir küçük otobüste bir büyük havaalanı davası başlamıştı!

Küçük atışmalarla biten yolculuk sonrasında, havaalanı isteyen grubun en hararetli savunucusu, bunu gereksiz gören yaşlı adamın yanına geldi. Gülümseyerek yanına eğildi... “Bu kadar adam bir şey söyledik, Nuh dedin peygamber demedin be amca!” diyerek helallik istedi. Hakkını helal eden yaşlı adam kafasını yukarı çevirerek yanına gelen adama baktı. “Aslında” dedi, usulca... “Ben de sizin gibi düşünürdüm ama o zaman bir otobüs dolusu yanlış düşünce olurdu!”

Fikrinin doğruluğu ya da yanlışlığı su götürecek olsa bile, her türlü konfor beklentisini iterek düşüncesini savunan yaşlı amca, Anadolu’dan ümit kesilmeyeceğinin en kanlı canlı ispatı olarak yavaşça arabadan indi ve valizini aldı. Ben de inince göz göze geldik. “Yordun kendini be amca!” dedim. “Ben sussam bu arabadan inen herkes haklı olduğuna emin olurdu oğlum” dedi amca. “Bunlar şimdi eve gidip o dağların arasına nasıl havaalanı yapılacağını düşünsünler diye konuştum, az şey mi?” Düşününce, cidden az şey değildi! Zor koşullarda kalınca bile sağduyu ve saygı ile kendi olabilen herkesin yolu açık olsun. Sihir, konforlu alanların dışında bizi bekliyor.

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap