Yeni bir yıla yeni umutlarla girdik. Yeni yıl gelirken
hepimiz umutlanırız. Ama bir günde değişen bir şey olmaz sadece değişen takvim
yaprağında koca bir yıl olur. Tüm bu gerçekliğimizle birlikte umutlanır ve
yarınlarımıza yelken açarız. İşte bu yelken açışımızla okuyucularımıza bir kez
daha merhaba diyorum. Bir süre çalışmalarımızın yoğunluğundan yazı yazamadım.
Ocak ayı aslında yeni yılın ilk ayı ve hayallerimizi hayata geçirmek için ilk
adımlarımızı attığımız ay olarak da tanımlanabilir. Dokuz aylık belediye çalışmalarımızı
tamamlayarak yeni bir yıla merhaba dedik ve yıllık planlarımızı hazırladık.
Toplumcu belediyecilik anlayışıyla sözün yetkinin kararın halkımıza teslim
edildiği Meci’mizi büyütmek için yelkenlerimizi şişirdik. Dokuz ay boyunca belediyeyi
tanıdık, personeli gördük ve eksikliklerimizi tespit ederek yatırım programına
koymuş olduğumuz yatırımlarımızı tamamladık.
Belediye yönetimini aldıktan günümüze tasarruflarımızın yanı
sıra hiçbir çalışanımızın işine son vermediğimiz gibi 34 kişiyi istihdam ettik.
Altyapıda, içme suyunda, üst yapıda, katı atık yönetiminde, kültür sanat
alanında hepimizin özlemlerini gidermeye çalıştık. Halkın yönetime katılımını
önemsedik ve onlarla birlikte yönettik. Önce halk meclislerimizi kurduk sonra Fındıklı
Kent Konseyini.Yeni yılı tüm halkımızla MECİ sofrasıyla yağmura rağmen
sokaklarda karşıladık. Kimi horon kimi halay çektik. Birlikte Islandık,
kucaklaştık. Yıl boyunca kimi üzüldük kimi sevindik ve yılı tamamladık. Ocak
ayı yeni yılın ilk ayı umut ayı ama acı ayımız aynı zamanda.24 Ocak kararları
bizlerin hafızalarında silinmeyen bir tarih. Halkımız acı bir reçeteyle karşılaşmış
kısa süre sonra emekçi halkımız yoksullaşmış ve askeri darbeyle sonuçlanan bir
süreç yaşanmıştı.
Ocağın 24‘ü karlı bir Ankara sabahı. Feryadımız yüreklerimize
sığmaz oldu. Eli kanlı katiller karanlık ve bulutlarıyla korku salmak için korkusuz
mücadele eden Gazeteci aydın yurtsever Uğur Mumcu’yu bizden kopardılar. Ama
biz kopmadık aydınlıktan geleceğimizden. O günlerde genç biriydim hiç unutmam
soğuk ve yağışlı bir Ankara’ya kara bulutlar inmişti. Gençlik caddesin cebeci
mezarlığına kadar yağmur altında uğurladık uğur abimizi sonsuzluğa. “Uğurlar
olsun, uğurlar olsun Hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun Bir keskin kalem, bir
kırık gözlük Yürekli yiğitlere hatıran olsun” Tüm bu acılarımızı bir kez
daha kalbimize gömerek anmıştık geçmişi ve ağır adımlarımızı yükümüzle
atarak eve varmıştık. Evimizde yemeğe oturmuş sıcak çorbamızı içiyor veya yemek
sonrası sıcak ortamımızda ailelerimizle muhabbet ediyor durumdaydık.
Televizyonlardan geçen kırmızı yazı ile geçen haber çorbamızı içemez
muhabbetimizi kesti. Yüreğimiz bir kez daha daraldı. Elazığ’da yaşanan deprem
altında kaldık bir anda. Oysa ki Deprem öldürmez ihmaller öldürür. Ama yine
öldük yine ezildik. Bu deprem bir kez daha gerçeklerimizi ortaya çıkardı.
Deprem için toplanan vergiler buhar olmuş. Ama bunları konuşacak ne zamanımız ne
de moralimiz vardı. MECİ’yi Elazığ’a taşımamız gerekiyordu.
Acil olarak toplandık ve Fındıklı halkının özverisi meclislerimizin
yöneticileri gönüllüler herkes el birliği ile yardımlarımızı hazır hale
getirdik ve Elazığ Fındıklı arasında dostluk kardeşlik köprümüzü kurduk.
Acımız büyüktü ama acılarımızı yüreğimize gömerek umutlarımıza uzanmaya başladık.
Meci’mizi Elazığ’a taşıdık. Geçmiş olsun Elazığ, Malatya, Geçmiş olsun sevgili
ülkem. Sevdiklerinden ayrılanlara da sabır diliyorum. Deprem bir gerçeklik
ihmal ise bir suç.