Faiz bir maliyettir.
Ülkemizde toplam kredi hacmi 3,5 trilyon liraya ulaşmıştır. Bu yılın ilk 7
ayında kredilere ödenen faiz tutarı ise 172 milyar liradır.
Basit bir düşünce ile ifade edelim: Şirketler faaliyetlerine faiz maliyetini
ekleyerek ürün veya hizmet sunmaktadır. Bu açıdan bakınca, faizi düşürdüğümüzde
maliyetler de düşmektedir. Böylece enflasyon da düşüş göstermektedir.
Evet, teori buydu. Enflasyonu düşürmek için faizlerinde düşürülmesi
gerekiyordu. Ama olmadı.
Aksi görüştekiler topluma hain faiz lobicileri olarak sunuldu. Faiz artırmak
ile hainlik arasında baskı oluşturuldu.
Ama o da ne?
Ve dün Merkez Bankası hükmünü yitirmiş olan tabela faizini 8,25’ten 10,25’e
yükseltti. Açıkçası benim hiç beklemediğim bir hareket oldu.
Meydanlarda Millete sunulan teori nasıl bir anda çöpe atılabilirdi. Oysa bu
teori Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teorisiydi.
Millet bu teori üzerinden yıllarca bir maliyet ödüyor. Sabırla bu teorinin
güzel ve mutlu sonuçlarını bekliyordu.
Ne oldu teorimize?
Nasıl bir anda tam tersi istikamete döndük?
Şimdi Millete bunu kim izah edecek?
Kim faiz lobicisi oldu?
Bir noktayı açıklayalım: Merkez Bankası bu kararı kendisi almış olabilir ama
laf dinleyerek almıştır. Çünkü bir önceki Merkez Bankası Başkanı “Laf
dinlemedi” diye görevden alınmıştı.
Laf dinlendi ise, faize karşı olan irade nasıl olurda faiz yükselişine onay
vermiştir?
Şimdi olayı tersten izah edelim
Ortalama kur (Dolar ve euro) yılbaşından bu yana yüzde 32 artış gösterdi.
Ama önce şu noktayı unutmayalım: Yılın ilk 7 ayında faiz maliyeti 172 milyar
liraydı.
Evet, yeniden döviz hesabına dönelim.
Dış borç 430 milyar dolar
Hazine garantileri 150 milyar dolar
7 aylık ithalat 115 milyar dolar
Kur artışı nedeniyle dış borçta TL bazında artan maliyet 860 milyar lira
Hazine garantili projelerde artan maliyet 300 milyar lira
İthalatta artan maliyet 230 milyar lira
Kısaca kur artışının ekonomiye maliyet toplamı 1 trilyon 390 milyar lira.
Acaba sizce hangi rakam büyüktür? 172 milyar liralık faiz maliyeti mi, yoksa
1,4 trilyon liralık kur maliyeti mi?
(Not: Elbette kur maliyetinin bütünü bu yıl ödenmeyecektir ama yine de borç ve
hazine garantilerinde en az 1/10 oranı uygulanabilir. Bu tutar bile faiz
giderinin 2 katı üzerindedir)
İşte bir teori ile topluma yükletilen maliyet bu aradaki fark olsa gerek. Veya
asıl soruyu soralım: Bu faiz&enflasyon teorisi ile ortaya çıkan maliyetin
faturasını kim ödeyecek?
Gerçekten yanlışların faturasını kim ödeyecek?
Bunu kendimize bir kez daha soralım.
Herkesin bildiği sarmalı MB’nin nihayet idrak ettiğini mi düşünüyoruz? Hiç
sanmıyorum.
Parasal ve kredi genişlemesi ile negatif faizin de etkisi ile bu yaşananların
olacağı zaten belliydi. Bunu herkes biliyordu. O zaman neden Merkez bekledi ve
gerekli adımı zamanında atmadı?
Burada bir önemli nokta daha var: Yanlış kararların faturasını Millet sineye
çekiyor ve siyasete ödetmiyor. Hali ile siyasette her türlü deneme yanılma
yöntemi kullanılabiliyor. Sonra da çark edilebiliyor.
***
Dün bir şey daha gördük. Merkez bağımsız hareket edebiliyor algısı bile
piyasalarda olumlu hava estirmeye yetti. Ama bu bağımsız hareketin bile
görüntüde kaldığı herkes tarafından o şekilde algılanıyor.
Evet, Merkez faiz artırdı ama 10,25
Şu anda Merkezin fiili faizi zaten 10,65
Fiili enflasyon ise 11,70
Ama asıl eylül ayı enflasyonu açıklanınca tabloyu göreceğiz. Bir anda enflasyonun yüzde 13,0’lere
geldiğini görürsem hiç şaşırmam. Bütün maharet fiyatların alındığı gün
yapılacak indirimlerde yatıyor. Özet mi: Merkez hala geriden takip ediyor. Biz
bunu 2017-18 yıllarında daha kıs film olarak seyretmiştik. Bakalım şimdi filmin
sonu nasıl bitecek? Bekleyip görelim.