SON DAKİKA
SON DAKİKA


Adım adım totaliter rejim
5.07.2020

2002 yılında iktidara gelen hükümet 2013’te yaşanan kırılmanın ardından otoriterliğini gittikçe artırmıştı. Gezi iktidarın gözünü o kadar korkuttu ki her tehlikeli gördüğü alanda sindirme yoluna gidiliyor. Benimsenen despot yapıyla siyasi yasaklama alanları da o kadar genişledi ki artık neye ne kadar tepki vereceğimizi bilemez duruma geldik. 2002’li yıllardan bu güne öngörülemez bir özgürlük kısıtlaması getirildi.

2015 Haziran seçimlerindeki yenilginin ardından ise süreç çok daha sertleşti. Akabinde Kasım seçimlerine giden süreç, patlayan bombalar, kaybolan canlar herkesin malumu. Ve o sürecin günah çıkartan ‘eski ortakları’nın demeçleri de…

Gazetelerin kapatılması, gazetecilerin tutuklanması, milletvekillerinin tutuklanması, seçimle kazanılamayan belediyelere kayyum atanması, kazanılamayan seçimin iptal edilmesi… Hepsini kısa bir zaman diliminde yaşadık.

SIRA BAROLARDA

İktidar adım adım inşa ettiği parti-devlet modelinde devletin bütün kurumlarının yanı sıra özerk kurumları da partileştirdi. Son olarak teslim alamadığı kaleleri hedef almaya başladı. Zaten uzun zamandır hedefte olan barolar, Ankara Barosu’nun Diyanet’e karşı yaptığı açıklamayla gündeme oturtuldu. İktidar teslim alamadığı ‘savunma’yı bölerek parçalamayı istiyor. Getirilmek istenen çoklu baro sistemiyle barolar ideoljik, etnik, mezhepçi bölünmenin merkezi olacak. İktidara yakın baro - muhalif baro, sağcı baro – solcu baro ayrımı olacak ve müvekkiller vekalet verirken avukatın hangi baroya kayıtlı olduğuna bakacak. Zaten bağımsızlığını yitirmiş olan yargı da davalarda avukatın kayıtlı olduğu baroyu dikkate alacak. Hukuku ve adaleti savunmak zorunda olan barolar birbirine rakip siyasi partiler birbirlerine karşı açıklama yapacaklar. Muhalif olan barolar, muhalif birçok kurum gibi ‘terörize’ edilecek. Yani yargının ardından savunma da susturulmaya çalışılacak.

MUHALİF KANALLAR

Totaliter rejimlerin olmazsa olmazlarından biri de medyada tek seslilik. Havuz medyası ve sermaye akışlarıyla hükümet medya dizaynını sağlamıştı. Şimdilerde ekranda kalan ve dayanışma ile yürütülen 2-3 TV kanalı da susturulmaya çalışılıyor. Atatürk’e hakaretler yağdıran dinci kanallara kol kanat gerenler Abdülhamit’e ‘hakaret’ bahanesiyle Halk TV ve TELE1 kanalına 5 gün karartma cezası verildi. Farklı seslerden, farklı şeylerin konulmasından korkuluyor.

SOSYAL MEDYA KORKUSU

Canan Kaftancıoğlu’na Başak Demirtaş’a neredeyse her gün yapılan ahlaksız paylaşımlar bu kez Berat Albayrak’ın eşi Esra Albayrak’a yapılınca sosyal medya da hedef tahtasına oturtuldu. Albayrak çiftine yapılan ahlaksız saldırının ardından sosyal medya dizaynı gündemin ilk sırasına koyuldu. Sosyal medyadan korkuyorlar çünkü; halk televizyon kanallarında izleyemediği uzman kişilerin yorumlarını bu platformlardan takip edebiliyor. Sosyal medyada herkes her habere yoruma ulaşıyor. Halk tepkisini ve düşüncesini burada gösteriyor. Doğru kullanımla haberin gerçeğine ve doğruluğuna uzman kişiler tarafından analizine bu platformlarda erişebiliyor.

Halkın güvenini kaybeden rejimler baskısını artırarak kontrolünü sağlamaya çalışır. İktidar da her alanda bunu sağlamaya çalışıyor. Ama Türkiye’nin yakın tarihi baskıcı rejimlere karşı mücadelenin tarihidir. Gecenin en karanlık olduğu anın aydınlığa en yakın zaman olduğunu biliyoruz.

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap