Bir
Hint masalında, “bir fare; kedi korkusu sebebiyle devamlı korkak kaypak ve endişe
içinde yaşamaktadır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Ama
fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de KÖPEKTEN
korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir KAPLANA dönüştürür. Kaplan olan
fare, sevineceği yerde, bu sefer AVCIDAN KORKMAYA BAŞLAR.
Büyücü
bakar ki ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkanı yok, onu tekrar ESKİ
HALİNE döndürür ve der ki,
-
Sana yardım edemem, çünkü senin KORKUN, CİSMİNİN değil YÜREĞİNİN
KÜÇÜKLÜĞÜNDEN kaynaklanıyor.
İnsanların
da çoğu, BÜYÜK bir YÜREK taşımadığı için KORKAR.”
Bizlerin
büyücü olarak görmek istediğimiz şey egomuzdur aslında. Bilinçaltında yatan ve
bir şekilde yüzeye çıkmak için sabırsızlanan bastırılmış, doyum bekleyen
düşünce ve duygularımızın egomuzun bir okus pokusla istediğimiz şekle
dönüştürmesini beklemekteyiz.
Minik bir farenin yüreğini taşıyan aslan görünümlü insanların
düşünmekten korktuklarına çoğu zaman şahit olmuşuzdur.
Çünkü,
düşünmek bazen acı çekmeyi, sorumluluk almayı, cesaret edebilmeyi ve her şeyden
önemlisi dik durabilmeyi gerektirir. İnsan, gerçek düşünce ve hissiyatı ile
yüzleşmekten korktuğu zaman düşünmek istemez.
Duyacağı
pişmanlık ve vicdan hesaplaşması nedeniyle bu şekilde baskılaması işine gelir.
Çünkü; insan kendi düşüncelerinden kimi zaman utanır ve korkar.
Hayatı
bilmeden, zamanın farkında olmadan yaşamak gibi...
Şimdi
burada değişmesi gereken asıl şey nedir?
Dünya
hayatı dediğimiz, şu göz açıp kapayana kadar geçen zaman dilimi içerisinde bir
an bile imtihan içinde olduğumuzu unutmamalıyız. Çevremizin ve toplumun bize
yüklediği sorumlulukları yerine getirebilmek için imkânları sonuna kadar
zorlamalıyız. Ancak güç yetiremeyeceğimiz işlere de karışmamalıyız. Bütün
bunları yaparken de cesaretimizi asla kaybetmemeliyiz. Zira cesaretimizi
kaybettiğimiz anda başkaları tarafından yönetilmeye başlarız. Kendi benliğimizi
ve öz kimliğimizi inkâr eder duruma geliriz.
Endişe
ve güvensizliklerinize gülümseyin.
Kuruntularınıza
komik şeyler olarak bakın.
Kontrolünüz
dışındaki şeyler için endişe duymak hastalanmak için oldukça iyi bir formüldür.
Endişeleri düşünürseniz başarısız olursunuz, endişeleri bırakıp zaferi
düşünürseniz başarılı olursunuz.
Sahip
olduklarınızı düşünün.
Kazandıklarınızı,
kaybettiklerinizi...
Kazanabileceklerinizi.
Gelecekteki
potansiyel olumsuzluklar moralinizi bozmasın.
Zira
hiçbirisi henüz gerçekleşmedi ve belki de gerçekleşmeyecek.
Shakespeare der ki:
'İnsanların
çoğu düşünmekten korkar, ‘sorumluluk getireceği için’.
Konuşmaktan
Korkar, ‘Eleştirilmeye sebep olacağı için’.
Duygularını
ifade etmekten korkar, ‘Ret edilmekten korktuğu için’.
Sevmekten
korkar, ‘Kaybetmekten korktuğu için’.
Sevilmekten
korkar, ‘Kendisini sevilmeye layık görmediği için’.
Yaşlanmaktan
korkar, ‘Gençliğinin kıymetini bilmediği için’.
Unutulmaktan
korkar, ‘Dünyaya iyi bir şey vermediği için’.
Ve
ölmekten korkar, ‘Aslında yaşamayı bilmediği için...’
Heraklitos değişmeyen tek şey değişimin kendisidir der.
Düşünmek değişimin başlangıcıdır.
Değişim cesaret ve sorumluluk isteyen bir şeydir.