Pandemi öncesi, görev yaptığım
bir kadın platformunda, bir kadınla tanışmıştım. Kendisini tanıtıp biraz sohbet
ettikten sonra, bana anlattıkları, adeta bir ders niteliğindeydi.
“Bir yıl kadar önce bir kız
çocuğu dünyaya getirdim. Adını ÖZNE koydum. Şimdi neden Özne diye
düşünmüşsünüzdür? Çünkü bilinci olan kimse demekmiş ÖZNE. Oysa yüklem olmadan,
bir işe yaramadığını bugün bu ülkede daha iyi anlıyorum. Tıpkı bizlere bu aralar dayatılan, kadının
erkeksiz bir birey olamayacağı ve varlık gösteremeyeceği bilinci gibi. Oysa ne
kadar yanlış yapmışım. Dünyayı merak
ettiği şimdiden belli. Her şeye çok ilgili. Dünyayı getirdiğim kızıma, hep bir
mucize olarak baktım. Muazzam bir şey değil mi Havva Hanım, dünyaya bir evlat
getirmek. Kendimizi tebrik etmeliyiz. Bizler çok önemliyiz ama her gün, bizi
yok ediyorlar. Kızımı bu dünyada nasıl yetiştireceğimi, hatta onu erkeklerden
nasıl koruyacağım bilmiyorum. Çünkü gördüğüm, okuduğum, yaşadığım kadarıyla
erkekler bildiğini okuyor ve yapıyor. Kız çocuklarına da ayıp, sus, konuşma,
kıyafetlerine dikkat et, kimseye güvenme öğretiliyor. En azından ben öyle
yetiştirildim. Çocuklarımıza kız olduğun için ile başlayan cümleler
kurarak, gerekçeler yüklüyoruz. “
Bu konuşmadan çok etkilenmiştim.
Bugünlerde kadınlarla ilgili yazdığım her sözcükte, kadınlara bir şeyler
borçlandığımı hissediyorum. Artık bilmek, inanmak, anlamak, güvenmek gibi
kelimeler, yok olup gerilere doğru gidiyor. Kadınların çoğu, artık sadece
kendini korumaya çalışıyor.
Bu yılın mayıs ayında, 40 kadın,
erkekler tarafından öldürüldü. Öldürülen 40 kadından 14’ü boşanmak istediği ya
da kendi hayatlarına dair kararlar almak istediği için, 2’si tedbir kararı
yüzünden, bir tanesi kızını korurken, 3’ü ise ekonomik bahanelerle öldürülmüş.
Diğer öldürülen kadınların, neden öldürüldüğü henüz bilinmiyor. Bu kadınların
6’sı ise, babaları tarafından öldürüldü. Ne kadar acı değil mi?
Biricik sandığımız hayatlarımızda,
bu aralar bedeli, erkekler ödetiyor kadınlara.
Kendi cinslerim adına yazmaya ve
konuşmaya devam edeceğim. Bu konuda susmaya ant içmeyeceğim! Tüm bu
cinayetlerin son bulması ve erkelerin kendine gelmeleri için gereken neyse orda
olacağım.
İnsana karşı bir duruşu olmalı
insanın, bir de kadına karşı.
İnsanlar ne için yaşıyor, ne için
dünyaya geliyor? Bir caninin, bir sapığın son vereceği bir hayat için değil
elbette.
Ölüme nereden bakarsanız bakın,
sağdan, soldan, yukarıdan, aşağıdan, nereden bakarsanız bakın, gerçek olan
şudur ki oda artık, yok oluştur.
Herkes ortada insanım diye
dolaşıyor da horozlar ve tavuklar bizden daha iyi. Evimizde alıp beslediğimiz
can dostlarımız hatta cinsi pitbull olan bile zarar vermiyor insan dediğimize.
Ama bize zararı, yine insan dediğimizden başka kim veriyor ki?
Kadın üzerinden siyaset yapan ve
sürekli konuşan erkekler, kadınsız hiçbir şey yapamayan erkekler ya kadını taciz
ediyor, ya kadını dövüyor, ya kadını izliyor, ya da kadını öldürüyor.
A Milli Kadın Voleybol
takımımızın, Amerika ile maçında bile, skordan çok, taraftar bir kadının bedeni
konuşuldu. Hey Andropozlar, Türkiye Amerika’yı yendi farkında mısınız? Ekrana
yansıyan yayından endişeye düşen, basın kanallarımız bile oldu. Neredeyse af
diler gibi. En çok da kadını andropoza girenler konuşuyor. Hiç utanmadan,
sıkılmadan hatta kendi kanalından, kadınla ilgili yorum yapan gazeteciler bile
oldu. Üstelik bu insan, Türkiye’nin en çok okunan köşe yazarı. Yani sözüne
itibar edilen insan. Ne denir ki çok şey denir de benim bu insanlara ödeyecek
tazminat param yok.
Büyüklerimizden dinlediğimiz
kadın hikayelerinden, bugüne geldiğimizde ne değişti ki. Ben söyleyeyim mi? Hakkı
olan bu topraklarda, kadın olduğu için hakları elinden alınan itiraz edemeyen,
saygınlığı erkeklerin iki dudağı arasında sıkışmış bir kadın kaldı.
Yıllar önce yazdığım Hizmetçi
Kadın yazımda, TDK’nın Kadını tanımlamada “Hizmetçi kadın” ifadesinin
düzeltilmesini istemiştim. Bugüne geldiğimizde ne değişti ki, kadın yine Türk
Dil Kurumunda “Hizmetçi Bayan (kadın bile değil) ve diğer tanımlarıyla ifade
edilmektedir.
Nasıl medeni oluruz biliyor
musunuz? Ayırım yapmadan, herkesi önemseyerek. Sadece kendi zenginliğimiz,
başarımızı, zaferimizi düşünmeden, biz diyerek. Medeni olabilmek aşkına.